top of page
özlem özağaç.jpg

Özlem ÖZAÄžAÇ

13.11.2021

AÄžRI DAÄžI EFSANESÄ°

ykemal_edited.png
0000000147950-1.jpg
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

EFSANE DAÄž

 

"Vardım eteğine,secdeye kapandım;
Koşup bir koluna sımsıkı abandım.
Karlı başın yüce dedikleyin yüce,
Sükûn içindeki heybetin gönlümce.
Devce yapında ilk rahatlığı duydum.
Şifası mı ne ki ruha bu ilk yudum
Hayâl arkasında boÅŸ çırpınışların
Sen uygun bir vakti gelince rüzgârın
SonsuzluÄŸa doÄŸru kalkacak sihirli
Bir gemisin göklerde demirli
Ve ben rıhtımında bekleyen tek yolcu...
DüÅŸüncemizin en haksız, en korkuncu;
Açan o aÄŸulu çiçek delilikte,
Gir sır mezara cesetle birlikte,
Åžüphe; o bin çeÅŸit çilenin yemiÅŸi,
Yılan ağzındaki elma... Ey, ateşi
En derin yerinde gizli gizli yanan!"
                         AÄŸrı- A. Muhip DIRANAS


     “Her yıl karlar eriyip de bahar gözünü açınca, AÄŸrıdağında bir ulu tazelik patlayınca, gölün kıyıları, ince kar çizgisinin üstü, keskin kısa, küt çiçeklerle dolar. Çiçeklerin rengi alabildiÄŸine parlaktır. En küçük çiçek bile mavi, kırmızı, sarı, mor kendi renginde çok uzaklardan bir renk pırıltısı olarak balkır. Ve keskin kokarlar. Gölün mavi suyu, bakır rengi toprağı baÅŸ döndürücü keskin kokularla kokar. Ve bu kokular çok uzaklardan duyulur… Daha gün doÄŸmadan AÄŸrıdağının harman olmuÅŸ yalp yalp yanan yıldızları altında kavallarını bellerinden çıkarıp AÄŸrıdağının öfkesini çalmaya baÅŸlarlar. Bu, gün doÄŸumundan gün batımına kadar sürer. Bu arada, tam gün kavuÅŸurken gölün üstünde kar gibi ak küçücük bir kuÅŸ dönmeye baÅŸlar… Gölün üstünde bütün hızıyla uçan kuÅŸ tam bu sırada göle ÅŸimÅŸek gibi çakılırcasına iner, bir kanadını suyun mavisine daldırır  kalkar.  Böylece üç kere daldırır, sonra da uçup gider, gözden ırar, yiter…” 


       Mahmut Han, Ahmede öfkeliydi, onu zindana attırdı. Atı geri gelmiyordu ama  gelse de öfkesi dinmeyecekti. PaÅŸa Ahmedin canını alacaktı. 


       “Verseler bile, verseler bile… Atı getirip kapıma baÄŸlasalar bile cumartesi günü onların boynunu kalenin burcunda vurduracağım.”


   Bir gün Gülbahar yerinde duramadı, ‘tepeden tırnaÄŸa sevgi kesildi’.  Zindan bekçisi Memo’ya elindeki keseyi verdi, Ahmet’i göstermesini istedi. Memo çaresizce açtı zindanın kapısını. 


     “Sanki çok eski zamandan beri dosttular, sevgiliydiler, candılar, ikisini de bir sevgi bulutu sardı. Sıcak, güzel, dost…”


      At sarayın kapısına geldi, Mahmut Han inanmadı kendi atı olduÄŸuna. Gülbahar yine Memo’nun yanında. 


       “Ne istersem verir misin?”
       “Veririm” 
        …
       “Gülbahar’ın bunu, bu geceyi , beni ölünceye kadar unutmamasını isterim.”


          Memo zindandakileri o gece bıraktı. PaÅŸa Memo’ya saldırdı,  ‘yaman bir dövüÅŸ oldu’. DövüÅŸe dövüÅŸe kalenin burcuna kadar geldi. 


         “… Ben yeryüzünden alacağımı aldım.  Dünyaya doymuÅŸ gidiyorum.”


            Memo avucunda bir tutam saçla uçurumun öte yanında yatıyordu, ‘ölüsü aÅŸağıda kanadının birisini açmış bir kuÅŸ ölüsüne benziyordu.’


         AÄŸrıdağının tam tepesinde bir ateÅŸ harmanı vardı. Ä°nsanoÄŸlunun gördüÄŸü ilk ateÅŸ AÄŸrıdağının yüreÄŸindeki ateÅŸten alınmıştı.  Mahmut Han’ın ÅŸartı vardı. Ahmet AÄŸrıdağının başına çıkacaktı, çıktığını da ispat edecekti.  O vakit kendisi kızı elleriyle verecek, düÄŸünü de yapacaktı. Ahmet AÄŸrıdağının doruÄŸuna çıkmayı kabul etti. Orada ulu bir ateÅŸ yakacak, PaÅŸa da bunu görecekti. DaÄŸlılar gelip Ahmede yalvardılar ancak onu kararından döndüremediler. 


   Ä°nsanlar Ahmedin haberini alınca daÄŸlardan, ovalardan akın akın geldiler. Yeri göÄŸü insan almıştı. Hiç konuÅŸmuyorlardı. Gözlerini kırpmadan daÄŸa bakıyorlardı. 


    “Ahmet AÄŸrıdandır… AÄŸrı onlara bir ÅŸey yapmaz.”


      Ahmet ateÅŸi yaktı ve indi. Gülbahar’ı aldı, yeniden daÄŸa sürdüler. 
     

     “Her yıl, bahar çiçeÄŸe durduÄŸunda , dünya nennilendiÄŸinde , AÄŸrıdağının çobanları dört yandan gelirler, kepeneklerini gölün bakır toprağına atıp üstüne otururlar. Bin yıllık sevda toprağının üstüne otururlar. Tanyerleri ışırken kavallarını bellerinden çekip AÄŸrıdağının öfkesini , sevdasını çalarlar. Ve gün kavuÅŸurken  bir ak kuÅŸ gelir…”


        AÄŸrıdağı Efsanesi gerçek mi yoksa kurgu mu olduÄŸunu ayırt edemeyeceÄŸimiz kadar güçlü bir anlatım. YaÅŸar Kemal ‘in, bu metni bir baÅŸkasından dinleyip kaleme aldığını düÅŸünenler bile  olmuÅŸ. O kadar gerçek, o kadar adı geçen topraklara ait ve o kadar AÄŸrı Dağı’nın ruhundan ki, buna ÅŸaşırmamak gerekir. Ä°çinde kaybolduÄŸumuz bu hikaye büyük ustanın kaleminden çıkan yüz yirmi sayfaya sığmış  bir aÅŸkın sesidir.


       AÄŸrıdağı Efsanesi’ni okurken, bu satırlarda minicik bedeniyle yer bulmuÅŸ ak kuÅŸu kaybetmeyin. Belki de kitabın kapağını kapattıktan sonra  ak kuÅŸ size Gülbahar ile Ahmedin sevdasını anlatmaya devam eder. 


       Sevgiyle ve kitapla… 

 

      Not: Özel adlar kitaptaki gibi yazılmıştır.

​

     AÄŸrı Dağı Efsanesi, YaÅŸar Kemal, Yapı Kredi Yayınları

​

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

© 2023 by HEAD OF THE CLASS.

PR / T 123.456.7890 / F 123.456.7899 / info@mysite.com

​

Hazırladığınız kitap incelemelerinizi, öykü-deneme türündeki yazılarınızı, edebiyat ve sanat odaklı dosya konularınızı romanokuyun@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

 

Tanıtım amaçlı kitap gönderimi ve reklamlarınız için de aynı kanallardan ulaÅŸabilirsiniz.

  • Instagram
  • X
  • Facebook
  • Youtube
bottom of page