top of page
öznur biçer.jpg

Öznur BİÇER

29.05.2021

Anne Frank'ın Hatıra Defteri

anne frank_edited.jpg
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

     13 yaşında Yahudi bir kız çocuğu.. Ve onun yaşarken (ya da yaşamaya çalışırken) başından geçen bir dolu olay: Yahudilerin katledilmesi, yaşam savaşı... Kitabın konusu ne diye soracak olsaydınız herhalde kısaca böyle cevaplardım. Aslında Anne Frank günlük tutarak bizlere Yahudilerin ne şekilde yaşamaya çalıştıklarını, nasıl öldüklerini (ya da öldürüldüklerini), başlarından ne zorluklar geçtiğini küçük bir kız çocuğu gözüyle çarpıcı bir şekilde anlatıyor. 13 yaşında deyip geçmeyelim, yazar veya gazeteci olmak isteyen Frank, harika nokta atışlarıyla, içsel kavgalarıyla bizlere hüzünlü olduğu kadar muhteşem de diyebileceğimiz bir okuma sağlıyor.
Artık neredeyse herkesin bildiği bir karakter olan Anne Frank sadece yaşamaya çalışan bir çocuktu. Kitap, daha doğrusu günlük, doğum gününü yazması ile başlıyor. Gayet güzel giderken bir an da her şey tepetaklak oluyor ve kendisini saklanmaya çalışırken buluyor karakterimiz. Hayata 1-0 geriden başlamasının tek sebebi ise mensup olduğu din idi. 1940’larda yani 2. Dünya Savaşı zamanlarında ailece Nazi zulmünden kaçmışlar ve iki sene boyunca bir iş yerinin gizli bir bölmesinde saklanmışlardır. Ancak ne yazık ki bir ihbar sonucu yakalanmışlar ve toplama kampına gönderilmişler, Anne Frank ve babası Otto Frank hariç bütün aile üyeleri o kampta hayatlarını kaybetmişlerdir. 


      “Ama en yakınlarına bile güvenemeyecek olduktan sonra hayatın tadı kalır mı?”


        Holokost da denilen bu soykırım, insanlık dramıdır. Holokost İbranice’de “olah” kavramının Yunancasıdır ki bu da Yahudilikte yakılan bir adak anlamına gelmektedir. Yunancada holos “komple”, kaustos ise “yakılmış” anlamlarına gelir ve ikisi birleşerek tamamen yanıp, kül olmuş anlamlarına gelen Holokost sözcüğünü oluşturur. Kaustos sözcüğünün kökü yakmak anlamına gelen kalein sözcüğüne dayanır. Yahudilerin işlerinden atılmaları, görevlerinden uzaklaştırılmaları, mallarına el konulması gibi durumlarla hakları yavaş yavaş azaltılmış, sonunda çözümü hepsini toplayıp kamplarda öldürmek şeklinde bulmuşlardır. Ki bütün bu durumları aşama aşama Anne Frank’tan okuyoruz. Yaklaşık olarak 10-11 milyon insanın öldürüldüğü tahmin ediliyor, tabii bu sayı kesin değil belki daha az belki daha çok; ancak kesin olarak bilinen bir şey var ki o da bu durumun insanlık dramı olduğu. Tabii bu durumda artık sadece insanların öldürülmesinden değil, dehşet derecede korkunç olan işkencelerden de söz ediyoruz. Keşke direkt ölselermiş dedirtecek kadar vahşice işkencelere maruz kalmış insanlar... Örneğin çoğumuzun bildiği gaz odaları veya insanların denek olarak kullanılması bunlardan birkaçı. Tabii ki kitapta bunları görmüyoruz, bir çocuğun iç dünyasını ve onunla birlikte yaşayan insanların çektiği sıkıntıları okuyoruz. Ancak bu bilgiler sayesinde kitap git gide korkunç oluyor bence. Bir çocuğun yavaş yavaş ölüme doğru gidişini okumak kadar korkunç bir şey var mı?

 

       Okurken çokça yüreğim sızladı, acaba okumasam mı, dedim yalan yok ancak farklı bir bakış açısı ve olayları farklı bir gözden görmek, farklı bir kalemden okumak da oldukça bilgi verici oldu. Benim yüreğim kaldırmaz böyle şeyleri diyorsanız da o sizin bileceğiniz bir iş tabii…
Bence günlükte gördüğümüz en önemli şeylerden bir tanesi ergenliğe girmiş bir çocuğun iç dünyasının nasıl olduğu. Biz evlerimizde rahat rahat otururken bile ne kadar sıkıntılı bir dönemdi o ergenlik, bir de sürekli öldürülme korkusu ile sekiz kişiyle birlikte yaşamanın zorluğunu bir düşünsenize… Zaten Frank’in duygu durumunu kitabı okurken anlayabiliyoruz, sevilmediğini hissettiğini çokça söylüyor bizlere. 


“Karşınızdaki insan sizi hayatında nereye koyuyorsa, sizde onu tam oraya koyun.."


         Tabii Anne Frank’in bunu yayımlayıp insanların okumasını sağlamak gibi bir derdi olmadığı için oldukça içten bir şekilde yazmış her şeyi. Daha sonra kitap haline getiren kişi de babası Otto Frank. Ben burada biraz tarihten bahsetmeye çalışmış olsam da  aslında kitapta tarihle ilgili pek bir şey yok, Frank’in iç dünyası, düşündükleri ve yaşadıklarından ibaret diyebiliriz.


        Küçücük bir kız çocuğunun zorluklarla geçirdiği hayatını okumak sizlere farklı bir bakış açısı kazandıracaktır. 
         Kitapla kalın, sevgiyle kalın…
 

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page