Dicle SAĞLAM
14.08.2025
Aşk Biter mi?
‘’Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum.’’

Çolpan İlhan-Sadri Alışık Tiyatrosu tarafından, Işıl Kasapoğlu yönetmenliğinde sahnelenen Kerem Alışık ve Evrim Alasya’dan oluşan oyuncu kadrosuyla "Aşk Biter mi?" adlı oyunda, iki eski sevgili 12 sene sonra yeniden bir araya gelip geçmişin izlerini birlikte sürecekleri bir oyuna girişirler. Biten ilişkileri ve bitmeyen mazileri hakkında hesaplaşmayla başlayan oyun tek perdelik muazzam bir gösteri. Şiir gibi başlayan aşkları hakkında geçmişi genellikle kavgayla yâd ederken zaman tünelinde kaybolup şairlerin hayatlarına da ziyarette bulunurlar. Onların aşklarına, hüzünlerine, kişisel tarihlerine şahitlik ederken sahnede öncelikle Attila İlhan’a yer verilir. Kerem Alışık’ın bu kıymetli vefasından sonra, zaman zaman Cemal Süreya’ya ve onun biricik aşkı Tomris’e, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’ndan, Ahmet Arif’e, Ruhi Su’ya dek Türkiye’nin kişisel tarihinde gezintiye çıktıkça, burnumuzun direği sızlar.
Bir süre Jehan Barbur çalar. "Aşk Biter mi" şarkısının o nefis sözlerini, melodisini işitiriz. Kadın salıncakta sallamaktadır kendi çocukluğunu, kadınlığını…
Sonrasında masaya döner.
Doğum gününde bir masaya oturmuş, bir şişe şarap açtırmış ,o muhteşem yalnızlığı ve kadehiyle birlikte düşüncelere dalmış vaziyettedir.
Kadın yalnızdır, adam hemen arkasındadır.
Kadın mutsuzdur, adam da mutsuzdur.
Dikey ve yatay.
Sevgileri acıyor.
Turgut Uyar’a selam olsun.

Nihayet birbirlerini yıllar sonra yeniden görürler ve çetrefilli bir hesaplaşma başlar aralarında. Oyun boyunca zaman tünelinde gezinirken; yarım kalmış, o sıralarda hesabı tam sorulamamış ya da taraflardan birinin meselenin üzerini örtüp sızdırmaz herhâlde diyerek hayatına devam edebildiği konular, bir bir açılır yeniden. Bu sahneleri izledikçe, edebiyatımızın güçlü kalemlerinde Bekir Yıldız aklımıza düşüverir. Usta yazarın özellikle "Evlilik Şirketi" adındaki kitabından bazı enstantaneler süzülür gözlerimizin önünde. Kitapta, onuncu evlilik yıl dönümünü kutlamaya hazırlanan bir çiftin, o geceye özel oynadıkları bir oyun anlatılır. Birbirlerine diyemedikleri hiçbir şeyin kalmayacağı bu dürüstlük oyununu oynamak her ne kadar zor da olsa, oynamaya bir kez mecbur olunca, bir nehir gibi akar neticede denir. Nehrin bazen, belki de sıklıkla bulanıklaşma pahasına da olsa, her şey göze alınır ve itiraflar gecesi başlamış olur. Kadın, kaybolan senelerinin dile getiremediklerinin ki getirebilse dahi, anlaşılamadığı zamanların hesabını sordukça, adam ‘’haydi, uzat baltadan dilini’’ diye haykıran tavırlarıyla, tüm kadın-erkek çatışmalarına aynalık ederler.
"Biz düşmanız birbirimize. Üçüncü ve gerçek düşman tarafından aynı cezaevine konmuş iki düşman. Sorunu ancak böyle ortaya koyarak anlayabileceğiz gerçeği. Hem bu gerçeğin ötesinde ortaklaşa kuracağımız sevgidir, sahiplenebileceğimiz. Bozup yeniden onarmak mı yani? Kesinlikle hayır. Yıkıp, yeniden kurmak. Üstü, altı fare yuvası olan bir yapının, görünen yerlerini onarmanın anlamı ne?"
Tomris Uyar evdedir. Daktilosu başında ve üretim krizi yaşayan, hayatı elinden
gelenin en iyisiyle anlamlandırmaya çalışan bir kadındır. Cemal hep evdedir, sevdiği kadının yanından bir an olsun ayrılmaz. Nihayetinde bir gün kadın nefes almaya ihtiyacı olduğunu söyler. Her gün çıkar evden Cemal, akşamları da tam saatinde evine döner, sevdiği kadına. Bir gün yine bir yaratma sancısı yaşarken Tomris, evin penceresinden onu görür. Cemal’i. Saatini doldurmayı beklemektedir kapının önünde. Fazla yakın olmanın, belki de öyle bir dünyadaymış tasarımı sunulmasının acısını, yüreğinde taşır Tomris.
Hep…
Diğer büyük üstatların aşklarına değinmek de isterdim, lakin oyunun hepsini buraya yazmak, izleyecek olan kişilere haksızlık olurdu.
Bir yastık oyasında
Bir mum ışığında
Bir yer yatağında
Aşk hiç biter mi?
Yayına Hazırlayan: Süheyla Nur Çağlar