Görkem Yıldırım DÜZEN
04.01.2021
KAPAK KIZI, YEŞİL PERİ GECESİ ve OSMAN'a DAİR
Kapak Kızı, YeÅŸil Peri Gecesi ve Osman kitaplarının yazarı Ayfer Tunç, kitapları birbirinin devamı olarak kaleme almış. Can Yayınevi tarafından basılan kitaplar yaptığı baskı sayılarıyla okurlar tarafından gereken ilgiyi görmüÅŸe benziyor.
Üçlemenin ilk romanı olan Kapak Kızı’nı 2004 yılında yeniden kaleme alan yazar, romanı yeniden yazma sebebini ÅŸöyle açıklıyor: “Sözün har vurup harman savrulduÄŸu bu romanın elden geçebileceÄŸini düÅŸündüm.” Yazar ilk kitabı olan Saklı hakkında yazılan bir yazıda “söz ekonomisine önem vermediÄŸi” ÅŸeklinde yapılan bir eleÅŸtiri üzerine bu karara varıyor. Gerçekten de Kapak Kızı romanı üçlemenin diÄŸer romanlarına göre daha akıcı ve bir solukta okunuyor.
Romanda asıl kahraman Åžebnem yer almaz. Åžebnem’in annesinin kuzeninin kızı Selda ve amcasının oÄŸlu Ersin, Ankara – İstanbul arası tren yolculuÄŸunda tesadüfen tanışırlar. Selda ve Ersin’in trenin lokantasında aynı masaya oturmaları ile baÅŸlayan ve o lokantada çalışan Bünyamin’in etkileÅŸimi ile devam edenler bir tren yolculuÄŸu boyunca anlatılır. Özellikle Bünyamin karakterinin iç konuÅŸmaları, eÅŸiyle ilgili zihninde yarattığı sanrıların anlatımı bence kitabın en samimi ve en etkileyici bölümleri. Ersin ve Selda sohbet boyunca Åžebnem’in bir dergiye verdiÄŸi pozlar üzerinden kendilerini ve hayatı sorgularlar. Kendi güvenli aile ortamlarında risk almadan yaÅŸayan iki insan bir araya gelmiÅŸtir. Selda kendi karşıtını oluÅŸturduÄŸunu düÅŸündüÄŸü Åžebnem’i anlamaya çalışır. Åžebnem’in hayattan öç aldığını, onların ve ailelerinin ahlakını sorgulamaya ittiÄŸini söyler. “Åžebnem bizi kendimize bakmak zorunda bıraktı,” der. Bu üçlemenin ilk romanını okurken, Nietzsche’nin “Kim namus ve ahlak ÅŸövalyeliÄŸi yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur” sözü zihninizi kurcalar.
YeÅŸil Peri Gecesi kitabında ise söz sırası asıl kahraman Åžebnem’dedir. Åžebnem acılarla dolu geçen çocukluÄŸunu, neden o pozları verdiÄŸini, Osman’la evliliÄŸini ve son olarak Emniyet Müdürü ile yaÅŸadığı skandalın sebebini uzun uzun anlatır. Yazarın da söylediÄŸi gibi “Åžebnem’in tepesinde asılı kalmıştır ağır yaralı çocukluÄŸu”. Annesi ile yıllar sonra hesaplaÅŸtığında “bir köküm yok” der hayatta. Åžebnem’in babası bir iÅŸ kazası geçirir ve kolunu kaybeder. Tüm o mutlu aile hayatı küçük yaÅŸta altüst olur. Åžebnem de annesi gibi çok güzeldir. GüzelliÄŸini hep insanlardan öç almak için kullanır. Åžebnem’in hayat yolculuÄŸu “İnsanın kaderi ruhunda saklıdır,” diyen Heredotos’u haklı çıkarır türdendir. Arka kapağında kitap için “Cumhuriyet elitlerinin düÅŸkün kuÅŸakları ile orta sınıfın can çekiÅŸen tutunamayanlarının karşılaÅŸtığı trajik bir karnavala dönüÅŸen kapak kızının romanı” der. Ben Cumhuriyet elitleri kavramının yergi olarak kullanılmasından rahatsız olan bir okur olarak bu tip tanımlamaları, romanda anlatılana gereÄŸinden fazla bir anlam yükleme çabası olarak görüyorum. Zira romanda geçen olaylar “elitizm” ile “sonradan görme”liÄŸin birbirine karıştığı bir dönemi kapsıyor (tabii bu benim ÅŸahsi düÅŸüncem). Kitapta Edip Cansever, OÄŸuz Atay ve Turgut Uyar gibi pek çok ÅŸair ve yazardan da alıntılara yer verilerek zenginleÅŸtirilen anlatım ÅŸiirsever okuru da heyecanlandırır. Üçlemenin her iki kitabında da Ermeni komÅŸularla iyi iliÅŸkilere yer verilmiÅŸ. Bu detay da İstanbul’un kültürel zenginliÄŸini bize bir kez daha hatırlatarak kurguyu derinleÅŸtirmiÅŸ. YeÅŸil Peri Gecesi romanında Osman’a kızarken Osman kitabında üzülürsünüz. Roman da olsa gerçeÄŸin her zaman göründüÄŸü gibi olmadığını son roman olan Osman bitene dek fark edemiyoruz, tıpkı gerçek hayatta olduÄŸu gibi…


Üçlemenin sonuncu kitabı Osman’da ise romanın baÅŸlangıcı kronolojik açıdan romanın son bölümüdür aslında. Osman’ın ölümü ile baÅŸlıyor roman. ‘İntihar mı yoksa kaza mı?’ ÅŸüphesi okurun ilgisini zedelememek için romanın sonuna kadar bir muamma olarak kalıyor. Anlatıcımız Osman’ın günlüklerini tesadüfen sahaftan alan ve hayatını roman olarak yazmaya karar veren bir yazar. Bu nedenle kitap Osman’ın günlüklerinden ve Osman’ı tanıyan kiÅŸilerle yapılan röportajlardan oluÅŸuyor.
Kitapta okuru bekleyen soru ÅŸu: Güzel bir hayat yaÅŸamak için zenginlik yeterli midir?
Kitabın asıl teması, hayatı boyunca hep uçlarda yaÅŸamış Åžebnem ile İstanbul’un göbeÄŸinde NiÅŸantaşı’nda doÄŸmuÅŸ, iyi okullarda okumuÅŸ ama tabiri caizse bir baltaya sap olamamış Osman’ın evliliÄŸi üzerinden bir kaybediÅŸ hikâyesidir.
YeÅŸil Peri Gecesi kitabında Åžebnem, Osman için “çok yakışıklıydı ama elleri hiç güzel deÄŸildi,” derken Osman kitabında, Osman’ın son yıllarını birlikte geçirdiÄŸi Pakize “Osman’ın ilk elleri dikkatimi çekti. Çok güzellerdi, tam piyanist eliydi,” der. Yazar Osman’la ilgili anlatımlarda arkadaÅŸlarının da Osman hakkında birbirinin zıttı düÅŸüncelerine sık sık yer verir. Zira yazar, güzelliÄŸin göreceliliÄŸine ve bakış açısı farklılıklarına üçlemede baÄŸlantılı ÅŸekilde yer vererek dikkatli okurlar için güzel detaylar hazırlamış.
Bu üçleme; ahlaki yargılarımızı, makamların insanlara verdiÄŸi gücü, para hırsını, gerçekleÅŸtirmek için uÄŸruna birçok ÅŸeyi feda ettiÄŸimiz arzularımızı sorgulamaya sevk ediyor. Her ne kadar romanların öÄŸretici bir misyonu olmasa da ebeveynlik adına çok ÅŸey öÄŸrenebileceÄŸimiz, dersler çıkaracağımız bir üçleme roman var karşımızda. Özellikle Osman kitabında çocuÄŸuna hem psikolojik hem de fiziki ÅŸiddet uygulayan profesör babanın çocuÄŸunu gerçek hayatta adeta kolsuz kanatsız bırakışı içinizi yakıyor.
20. yüzyıla damgasını vuran psikolog Abraham Maslow’a göre insanın yaÅŸamında en yüksek hedefi kendini gerçekleÅŸtirebilmesidir. Kendini gerçekleÅŸtirmek demek bir anlamda yaÅŸamın hakkını vermektir. Ne kadar yetenekli olursak olalım eÄŸer potansiyelimizi açığa çıkaramıyorsak hayatta bir varlık gösteremeyiz. Bunu Osman kitabında Osman karakterinde ve Kapak Kızı kitabında Ersin’in ve Selda’nın konuÅŸmalarında yaÅŸamlarındaki memnuniyetsizliklerde apaçık görüyoruz.
Romanın evrensel olan dili insana ait tüm duyguları yansıtabilme gücündedir. Romanların her okurun ruhunda farklı bir yere dokunduÄŸu, dokunduÄŸu ruhun da artık eskisi gibi olamayacağı aÅŸikâr. Özellikle Ayfer Tunç, romanlarında kahramanlarının çektiÄŸi acıları, kalp kırıklıklarını öyle güzel anlatmış ki bu dünyada yalnız olmadığımızı bilmek içimizi rahatlatıyor.
Film senaryolarını aratmayan sürükleyici kurgusu ile sizi uzun süre etkisi altına alacak bu üçlemeyi okurken; Åžebnem ve Osman’a ne oldu diye merak edecek, okuduÄŸunuz roman içerisinde kaybolacaksınız. Belki bir gün bu romanlar filme de uyarlanır, kim bilir?









