Ayşegül ATILGAN
06.08.2025
Mehmet Zaman Saçlıoğlu: Sur ve Gölge
Mehmet Zaman Saçlıoğlu imzalı “Sur ve Gölge” 2009’da İş bankası yayınlarından, 2025’te Yapı kredi yayınlarından yayımlandı. Hikâye kitabının içinde üç öykü yer alıyor. Hikâyeleri durum öyküsü unsurlarını taşırken dili sade ve akıcıdır. Öyküler, Apollon ve Daphne’den, İsrafil’den, Hızır’dan, III. Selim’in Suzidilara Peşrevi’nden mitolojik, dini, tarihi izler taşıyor.
Kitaba adını veren “Sur ve Gölge” öyküsü yazar, yazmaya devam etseydi bir novella olabilecek bir niteliktedir. Sıradan karakterin sıradan hikâyesi gibi başlayıp kurgunun içine surlar, gölgeler giriyor. Kumkapı’da sur kapılarıyla hikâye başka boyutlara açılıyor. Beşinci kapıdan başlayıp birinci, ikinci, üçüncü kapılar anlatılıyor. Dördüncü kapı kurguda yer almıyor. Öykünün içinde bir boşluk oluşturmuyor, merak ettiriyor. Dördüncü kapı da okura mı bırakılmış diye düşündürüyor. Kumkapı üzerinde dolaşan gölgeler karakterlerin gölge benliklerine düşüyor. İyi ve kötü karakterler ışık ve gölge gibi kurgunun içinde yer alıyor. Yazar, iyilik ve kötülük cevherini de içimizde taşıdığımızı Avadis karakteri üzerinden veriyor. Kötülerle savaşmak için kötülük mü yapmak gerekir yoksa kötülüğü yok etmek için yapılan eylem iyilik olabilir mi? Aşk ve ölüm, ışık ve gölge gibi zıtlık taşır kurgunun içinde. Ömer ve Leyla (Karin) kavuşabilecek mi? Sur kapılarının sırrına erebilecek mi okur?
“İnsan ölüme ne zaman en yakındır?” Mutluyken mi, mutsuzken mi, bebekken mi, gençlikte mi, yaşlanınca mı?” (s.68) bu soruyla ölümün felsefesinin yapıldığı “Yüzün Tamamlayıcısı” öyküsü kitabın son öyküsü ama ikinci öyküsü olmalı diye düşündüğümden ikinci olarak bahsediyorum. Yakınlarınızdan biri öldüğünde karanlıkta kalırsınız, evin
ışıklarını gölgeler çıkınca açık bırakmanız bundandır. Yazarın karakteri aracılığıyla idrak ettiğiniz en iyi işleyen sistemin gömme sistemi olduğunu anlarsınız. Acı haber tez yayılınca eş, dost, akraba koşa koşa “Hayat devam ediyor” algısıyla öleni gömmeye gelir. Ölümü anmak istemeyenler gündelik işlerden, siyasetten, haberlerden bahseder. Ölüm, bir gölge gibi takip eder karakterleri. Bir aşkın, bir düğünün, yeni bir umudun peşinde hangi karaktere isabet ettiğini bilemediğimiz bir kurşunla öykü biter. Ölüm aşkı mı, düğünü mü, umudu mu? Hangisini seçti diye düşünürken bulacaksınız kendinizi.
Kitabın ikinci öyküsü “Bir Başka Işık” kurgusuyla diğerlerinden ayrılıyor. Fantastik ögeler taşıyan öykü ilginç bir sonla bitiyor. Ölüler ülkesi İstlantis’ten gelen karakter ülkeyi ve ülkede yaşayan insanları anlatır. Ruh ve beden bir midir? Sorusuna cevap arar. Mutlu hissedince, âşık olunca ruhla beraber beden de tepki vermez mi? Ruhun sonsuzluğuna inanan bir okur olarak ruh ve beden birlikteliği üzerine düşündüm. İstlantis’te ölüm sırasız ve zamansız değil yalnızca yeri boşalanın yerini alıyorsunuz. Yazar, “Cesur Yeni Dünya” kitabına da değinerek ütopik bir dünyadan bahsediyor.
“Bir yazar bir yazarı yüzünden değil de yapıtlarından tanıyorsa bu iyidir.” (s.50)
Yazarın yapıtlarıyla geç tanıştım. Başka okurların geç kalmaması dileğiyle keyifli okumalar…
Yayına Hazırlayan: Süheyla Nur Çağlar

