Simge SÖZVERDİ
29.09.2020
BİR MAVİ KAPI
Gökte binbir yıldızın sıralandığı, gecenin soğuğunun iyiden iyiye hissedildiği saatlerde şehre ulaştım. Birazdan nehrin gürül gürül akan sesine kavak ağaçlarının uğultusunun da eşlik ettiği o yolu yürüyeceğim. Sağ yanım zifiri karanlık. Az önce yanımdan geçti çocukluğum. Yine her zamanki gibi yolun sonuna benden önce varacak, biliyorum. Yolun öte yanından beni çağırıyor, yetişmeliyim.
Gözlerim solumda kalan evlere ilişiyor. Teker teker sayıyorum evlerde kimlerin oturduğunu. Sağ baştan, bir daha, unutmamışım. Belki biri çıksa bir kapıdan selam vereceğim. Ama hayır, buna hazır değilim. Şehrin özlediğim sesini dinliyorum. Karanlıkta bir yerlerde bir baykuş ötüyor, pencerelerdeki sarı ışık yola yansıyor, rüzgâr ise var gücüyle yüzüme vuruyor gecenin bütün esintisini. Yolun sonuna gittikçe yaklaşıyorum. Kalbim olduğundan daha hızlı atıyor şimdi. Hızı beynimi karıncalandırıyor, karıncalar olduğu yerden ayaklarıma iniyor. Koşarak geldiğim bu yerde ayaklarım şimdi geri çekiyor kendini. Yürümelerim zorlaştı. Her anı iyi değildir; yüzleşmek gerekir.
Durup derin bir nefes alıyorum. Daha ileri gitmeye gücüm yokmuş gibi. Buraya gelmeden önce kabuk bağlamış o yarayı kanatmak, o yarayla karşı karşıya kalmaktan daha kolaydı. Giderek büyüyor içimdeki ürperti. Sırtımdaki çanta her adımda biraz daha hissettiriyor omzumdaki yükü. Adımlarım onu her atışımda yolu biraz daha uzatıyor adeta. Ne var ki bedenimin tüm bu geri kaçışları zamanın tersine akmasını sağlamaya yetmiyor, yetemiyor.
Yol gittikçe kısalıyor, yol gittikçe tükeniyor. O her vakit fersiz yanan sokak lambası karşımda şimdi. İşte çocukluğum, hemen o lambanın altında. Biraz mahcup, biraz mahzun; gülümsüyor. Işığın arkasında kalan o mavi kapıysa bir anda beliriyor karanlıkta. Bir film gibi oynuyor gözümün önünde bütün anılarım. Sanki geçmişimle soluk soluğa bir savaşın ortasında ruhum ve yıllar sonra o yerde oluşan koca karanlığı algılamayı reddediyor bütün zihnim.
Kapı açılıveriyor. Yıllar önce o yerdeki genişçe bir bahçede yetişen bütün meyve ağaçları yerini alıyor bir bir, yeniden meyve veriyor. Yıllar önce inşa edilen o tek katlı ev yeniden kuruluyor o bahçenin içine. Yıllar önce terk ettiği o eve yeniden geliyor o tekir kedi. Bir el dokunuyor omzuma gizliden. Kapı kapanıveriyor.
Git gide bulanıklaşıyor zihnim. Geçmişi şimdiden, hayali gerçekten ayırt etmeye çalışırken bir şiirdeki dizeyi bastırdığı yerden çıkarıveriyor ansızın:
“Şimdi ondan ne ki kaldı
Unutulmuş bir kapı belki kaldı.”