top of page
didemşenyücel.JPG

RÜYA ANLARI

Starry Sky
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

 

"Anlamsız yere çıkagelen, akşam seyrettiğin filmin çelimsiz oyuncusu, sana verdiği öğütler, işaret ettiği dehliz. Dehlizde çam kokuları..."

  Sonbahar. Soğuk mevsim ve kahverengi.

  Benim saçlarım da kahverengi, gözlerim de ve artık kıyafetlerim de. Çünkü sonbahar geldi. Üşümek ile üşümemek arasında kararsızım.

  Düşler... Benim için sadece sonbaharda gelirler. Vakit gece olmaya yüz tuttuğunda garip bir huzursuzluk ve heyecan duyarım. Çatlak yeşil duvarları odamın her zamankinden daha eski görünür. Penceremden bir gıdım da olsa görebildiğim gökyüzüne sanki son defaymış gibi bakarım; yıldızlar ruh halime göre ya ilham vericidir ya da sadece birer gezegendir.

    Sonbaharda, gece yatağa girmek eskisine göre farklı bir zorluktadır. Terliklerin yerde simetrik olmayan duruşlarının, yanına almayı unuttuğun peçetelerin ya da asla tam olarak kapanmayan kapının ardındaki karanlığın hissettirdiği huzursuzluk gibi değildir sonbahar yatışının huzursuzluğu.

    Aslında bir film karesi gibidir yatış. Kızın ardı karanlıktır, ışık doğrudan yüzüne vurur bir de kendinden beş adım ötede duran yatağına. Yavaş yavaş o tarafa yürür, elinde pijaması, yüzünde en yetenekli oyuncuların verebildiği bir anlam.

Garip bir heyecan, titremeye yer vermeyen...

   Bak yatağın içindesin işte. Dokuz aydan sonra ilk rüyanı göreceksin, belki rüyanda o olacak.

   Saçlar tarandı mı? Çirkin görünmek istemem ona.

   Yastığım...

   Gözlerim kapalı.

   Ne bu korku? Seviyorsam eğer bu gidiş neden zor bu kadar? Geri dönmemek mi yoksa dönmeyi istememek mi kafama takılan?

   Ve siyah perde!

 Köpüklü yeşil sular, palmiye ağaçları, kafana düştüğünde beyin travması geçirmene neden olan hindistan cevizleri... Korsan gemileri... Anlamsız yere çıkagelen, akşam seyrettiğin filmin çelimsiz oyuncusu, sana verdiği öğütler, işaret ettiği dehliz. Dehlizde çam kokuları...

  Kendini mutfakta buluşun. Seneler önce yitirdiğin annenin sana kahvaltı hazırlaması, masaya düşen sinek kanatları, gitmeyi istemediğin halde gidişin.

karışarak Bulanık insanlar
Splash Boya

  Uzun binalar, küçük siyah pencereleri olan uzun beyaz binalar; suyun yükselmesi, sonradan birer kitaplığa dönüşen uzun binalara tırmanışın, boğulmaktan son anda kurtulman, senin yerine annenin boğuluşu, sudan kurtardığın oyuncak mor bebek.

    Kayboluşların, ardından yolu bulup eve dönüşlerin, yolda düşen uçaklar.

  Kayboluşların, ardından yolu bulup eve dönüşlerin... Eskisine göre farklı görünen sokağın pastel renkleri... Toza toprağa bulanarak oyun oynayışın... Balkondaki teyzene kendini bir türlü gösteremeyişin ve onun esen tatlı rüzgarda çamaşır asışı. İçerde açık kalan televizyon... ‘Ah şimdi orda olsaydım!’,deyişin.

   Ah şimdi orda olsaydım!

   Ah geçmişe dönebilseydim... Geçmişime.

  Geçmişimde hayatımdan geçip giden insanların daha çok yanında olup, daha farklı baksaymışım güneşe, daha farklı şeyler yazsaymışım. Keşke bir deli olduğuma daha az inansaymışım.

    Daha çok alışveriş yapıp daha çok süsleseymişim odamı.

  Rüya görebilmenin değerini bilseymişim keşke, sonbaharı beklemem gerekmezdi o zaman.

   Uyanmışım. Hatta düşünmeye bile başlamışım. Karmakarışık sahnelerden sonra gözlerim yorulmuş ama rahatlamışım.

  Kalktım. Perdeyi açtım. Tül perdeyi de, odam böyle daha aydınlık . Kim izlerse izlesin beni, bana ne! Ondan farklı ne yaptığımı sanıyor ki.

  Mutfağa gittim. Babam güler yüzüyle bana kahvaltı hazırlıyor. Bu kırışık yüzlü adamın içindeki pişmanlığı bir ben bilirim bir de... Aslında kimse. Bilen kişi göç edeli çok oldu.

  Yemek yapmayı yeni yeni beceriyor babam, ben de onu sevmeyi yeni yeni beceriyorum.

   Üstümüzde Nagihan Teyze oturuyor. Cam göbeği renginde gözleri olan, klasik tipte bir kadın işte. Kocası, üç kızı, bir oğlu, yedi torunu ile mutlu bir hayat sürüyor ve duyduğum en garip gülüşe sahip.

   Aç bırakmıyor bizi. Babamın yemekleri tahammülsüz olduğunda onun kapısını çalıyorum.

   Bu akşam da böyle oldu. Gördüğüm rüyaları ilk babama anlatır olmuştum. Bu akşam Nagihan Teyzeye düştü bu yükü taşımak. Yorumu çok ilginçti. Cam göbeği rengindeki gözlerini aça aça, biriktiren bir beynim olduğunu söyledi. Biriktirip biriktirip artık patlama derecesine gelince salıveriyormuş içindeki kurtları. Zaten sonbahara doğru kafamın normalden daha büyük olduğunu fark etmiş. Küçük Fanteziler Kuşağı’ndaki garip yaratıklara benzemeye başlıyormuşum. Davranışlarım da değişiyormuş. Rüyasında sık sık beni görür olmuş. Bir keresinde hızlı çekim kafamı sağa sola çeviriyormuşum. Sonra da onu uyandırıp süt ikram etmişim. Sütü içince uyanmış.

Dolunay

  Bu kadın buraya taşındığımız ilk günler perde arkasından gizlice beni seyrederdi. Okula saat kaçta giderim, saat kaçta okuldan dönerim, İngilizce kursum ne gündür, resimden dönüşüm saat kaçı bulur hepsini ezbere bilirdi. Ben de hangi şanslı günümde kafasını uzatacak da merhaba diyecek diye merak ederdim.

  Bence Küçük Fanteziler Kuşağı’ndaki garip yaratık sıfatına en çok sen yakışırsın. Doğu Anadolu Bölgesi suratlı kadın ne olacak! Senin sözde bu huzur dolu, tütsü kokan evine gelip de bu rüyayı sana anlattığım için asıl suçlu benim, diyemedim çünkü yemekleri çok güzel.

   Ağzımın payını alıp aşağı indim.

  Tek bir dostum bile olmadığı için duvarlarımda tanımadığım insanların resimleri var. Tanımayı isterdim ama biraz geç biraz da doğuda doğmuşum. Bu resimlere bakarak dokuz ay sonra gördüğüm ilk rüyayı daha doğrusu rüyaları yazmaya başladım. Gözlerindeki anlam buna yeterince müsait. Ayrıca kafaları bomboşken çektirmemişler bu resimleri, düşledikleri karakterleri olmayı becermişler. Ben de buna hürmet sadece bakmakla yetinmeyip aynı zamanda anlattım da rüyalarımı. Anlattığımla kaldım tabi. Oysa sadece bir kelime bile yeterdi bana. Korkunç, garip, sıra dışı, anlamsız, anlamlı ya da yazık, gibi tek bir kelime...

  Dışarılarda bir yerde alışveriş yapan, okulundan dönen, sinemaya giden, iş bulmuş, işten kovulmuş, yeni anne olmuş, terkedilmiş vs. insanlardan sadece biri bile olsa, yanımda insan istiyorum. Beni anlayan, ciddiye alan ama sadece beni değil, yaşanılan her şeyi. Böyle bir insan istiyorum bugün yanımda.

   On altı yaşında kaybolmuş bir kızım ben.

   Geçmişinde her gece rüya gördüğü için sızlanan, annesinin kıymetini bilmezden gelmiş, babasına bunu anlatmayı da aklına bile getirmemiş bir kızım ben.

   Sonbahara düşkün, sadece sonbaharda kendine geldiğini hisseden, eline kalemi alabilen bir kızım.

  Üç senedir sadece sonbaharda rüya görebilen, Küçük Fanteziler Kuşağı’ndan çıkma, koca kafalı, orta boyda, cılız mı cılız bir kızım ben.

   Sabah evden çıkıp akşamına annesine özlem duyan kızlar gibi annesini özleyen ve akşam eve döndüğünde ise kırışık yüzlü babasıyla öksüzlüğüne geri dönen bir kızım. Sırtım rahmetli dedem gibi bükük. Doğrulamıyorum.

    Ama bak yine gece oldu.

    Yatağın yine senden beş adım ötede.

    Ve sonbahardasın. Değerli anlar bunlar, rüya anları.

  Ve sen onu görebilirsin rüyanda bu gece. Bundan iki sene önce, bir yaz mevsiminde kumsalda ateş yaktığını gördüğün ilk insan, seni senden dahi uzaklaştırmayı başaran o yaz aşkı.

    Görmesen bile ne önemi var…

    Masaya düşen sinek kanatlarından, eve dönüşlerden, açık kalan televizyondan, kahvaltı hazırlayan anneden daha mı gerçek sanki.

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page