top of page
IMG_20191123_140525_2-min.jpg

Vildan SOYLU

17.10.2020

Pirandello’nun “Dışlanmış Kadın” Romanı Üzerine Bir İnceleme

   Dışlanmış Kadın, Luigi Pirandello'nun 1893 yılında, henüz 26 yaşındayken yazdığı ilk romanıdır. Roman 1893 yılında yazılmasına karşın ancak sekiz yıl sonra 1901 yılının 29 Haziran–16 Ağustos tarihleri arasında ilk kez La Tribuna dergisinde tefrika halinde yayımlanmıştır. Kitap olarak yayımlanması ise 1908 yılında, Milano'daki Traves yayınevi tarafından gerçekleştirilmiştir. 
   Luigi Pirandello, 1867 yılında Agrigento'da doğmuştur. Liseyi Palermo'da tamamlamıştır. Her ne kadar Palermo Üniversitesi'ne kayıt yaptırmışsa da, 1887 yılında kaydını Roma Üniversitesi'ne aldırmıştır. Daha sonraki yıllarda Bonn Üniversitesi'nde eğitimine devam etmiştir. Pirandello'nun diğer eserlerini de hatırlatmakta fayda var:

 

   Romanları
    • “Il fu Mattia Pascal” (Gölge Adam)
    • “I vecchi e I giovani” (Yaşlılar ve Gençler)
    • “Uno, nessuno e centomila” (Bir, Hiç kimse ve Yüz Bin)
    • “L’esclusa” (Dışlanmış Kadın)

 

    Oyunları
    • “Enrico IV” (IV. Henri)
    • “Sei personaggi in cerca d’autore” (Altı Kişi Yazarını Arıyor)
    • “La vita che ti diedi” (Sana Verdiğim Yaşam)
    • “Pensaci, Giacomino!” (İyi Düşün Giacomino)
    • “Vestire gli ignudi” (Çıplakları Giydirmek)
    • “Non si sa come” (Nasıl Bilinmez)
    • “La signora Morli, una e due” (Bayan Morli, Bir ve İki)
    • “Così è (se vi pare)”
    • “l uomo dal fiore in bocca” (Ağzı Çiçekli Adam) 

 

     Yazar 1934 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü almıştır.       

 

    Luigi Pirandello, “Psikolojik Rölativizm” adını verdiği bir bakış açısıyla eserlerini kaleme almıştır. Bu yaklaşıma göre herkesin farklı bir gerçeği vardır. Gerçek, kişiden kişiye ve olaylara baktığımız noktaya göre değişkenlik gösterir. Pirandello eserlerini bu çizgide yazdığı için onun yaratımından çıkan karakterler daima bir kimlik buranı ve toplum içinde var olma sorunu ile baş başadır. Pirandello’nun bu yaklaşımı benimsemesinde ve romanlarında trajik karakterler, kurgular yaratmasında yaşadığı talihsizlikler, çocukluğunun, karısıyla ilişkisinin büyük payı vardır diyebiliriz. Bundan ötürü çoğu karakteri acının altında ezilen, yoksulluklarla boğuşan, toplumla çelişen kişilerdir. 

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
pirandello-fj.jpg
IMG_20201011_174052-min.jpg

   Gelgelelim Dışlanmış Kadın'a... Roman, bir kadının kocasını aldatması üzerine toplumda yaşamış olduğu dışlanmışlığı, kadın–erkek eşitsizliği/adaletsizliği izleğinde ele almaktadır. 16 yaşında, istemediği bir adamla evlenen Marta baş kişi olarak kabul edilebilir. Marta, Rocco adındaki bir adamla evliyken bir gün meclis üyesi olan Gregoria Alvignani adlı genç bir adamdan mektup alıyor. Bir anlık gaflet sonucu Alvignani’ nin mektuplarına karşılık veriyor ve mektuplaşma başlıyor. Ta ki Rocco bu durumu öğrenene kadar... Rokko bunu öğrenince, karısının bir aylık hamile olmasına aldırmadan döverek evden kovuyor. Baba evine dönen Marta ailesinden bile destek göremiyor, babası kendini karanlık bir odaya kapatıyor. Bundan sonra Marta için azap dolu günler başlıyor. Toplumun yargısından bir türlü kurtulamıyor. Sokakta yürüyemez, kiliseye gidemez hale geliyor. Daha sonra yaşadığı talihsizlikler öfkesini, ıstırabını arttırıyor. Öğretmen olmak istiyor, sınavlara girip başarılı olmasına rağmen toplum onu yine yargılıyor. Kocası öğretmen olma çabalarını görünce önünü kesmeye çalışıyor onun. Çünkü hem kocası hem de içinde yaşadığı toplum onun kendi ayakları üzerinde durmasına, güçlü olmasına tahammül edemiyor. Ataerkil toplumlarda kadınların güçlü olması her zaman için göze batar çünkü. Nitekim, kadın başka bir şehre atandığı zaman bile erkeklerin taciz ve zorbalıklarından kurtulamıyor. 


       Eserin üslubuna gelecek olursak, akıcı bir üslupla yazıldığı söyleyebiliriz. Yazar eserde nesnel bir tutum sergilemiştir. Kadının ve toplumun tutumlarını, tavırlarını ortaya koymakla yetinip okurun görüşlerini belirleyici bir yol izlememiştir. Yer yer iç hesaplaşmalar ve çokça diyaloglarla kurulu bir anlatım tercih edilmiştir. Anlatımda çevresel betimlemelerden çok psikolojik, ruhsal betimlemeler; yer yer de fiziki betimlemeler tercih edilmiştir. Çünkü daha çok psikolojik ve sosyolojik bir roman olduğu için yazar, mütemadiyen çevreyi değil, insanı, insanın psikolojik durumlarını, toplumu ve toplum psikolojisini betimleme gereği hissetmiştir. Türkiye'nin ve benzer doğu ülkelerinin yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği acıları okudukça da ister istemez, “Coğrafya kader midir?” sorusunu soruyorsunuz. 

 

     Roman 19.yüzyıl İtalya’sından 21.yüzyıl Türkiye’sine sesleniyor adeta. “Bir kadının yaptığı bir yanlış on ile çarpılmamalı, kadınların acılarına, duygularına, gafletlerine; erkeklerin acılarına, duygularına, gafletlerine verilen tepkiler verilmeli. Erkeklerin gördüğü saygıyı kadınlar da görmeli, kadınların kendi ayakları üzerinde durma çabası, güçlü olma isteği hor görülmemelidir. Kadınlar da insan olmayı erkekler kadar hak ederler.” diyor ve 19.yüzyılın İtalya’sından bize haykıran bu romanı sizlere fısıldamaktan onur duyuyorum.

 

    Kitapla özdeşleştirdiğim Celal Sahir Erozan'ın "Buhran" adlı şiirinden bir bölümü de sizlerle paylaşmak isterim.


“Bir ılık son nefes kalbimi sarıyor
Ne hazin bu hasta gündüzün ölümü
Eşya örtünüyor, renkler kararıyor
Gece mi bu yoksa bir matem tülü
Bu akşam göklerin kandilsiz Allah’ım
Nasıl bulsun seni karanlıkta ahım..”

  

    Sürç-î lisân ettiysek affola..

   

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page