top of page
didemşenyücel.JPG

GLASS FİLMİNE DAİR

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
m-night-shyamalanin-yeni-filmi-glassin-k

  M. Night Shyamalan’ın sahalara geri dönmesini sağlayan Glass filminin başrollerini Bruce Willis, Samuel L. Jackson ve James McAvoy paylaşıyor. Bu durumdan da anlaşılacağı üzere Glass, Ölümsüz (Unbreakable) ve Parçalanmış (Split) filmlerinin bir araya getirilmesi sonucu ortaya çıkmış, bütünleyici bir devam filmi niteliği taşıma iddiasında.


  Shyamalan’ın filmlerinin ortak özelliği, felsefi bir alt yapı barındırması. Bütün filmlerinde görünenin dışında başka bir mevzu olduğunu hissediyorsunuz ve sürpriz finalleriyle yürüttüğünüz tahminleri alt üst ediyor, ardından sizi derin düşüncelerle baş başa bırakıyor. Glass filmiyle aslında önseme durumuna düşen Ölümsüz ve Parçalanmış’ın maalesef ki, bu “son nokta” filminden çok daha başarılı filmler olduğunu söyleyebilirim. Hak ettikleri sona ulaşamamışlar. Bunun en büyük sebebi de, Glass’ın, zaten verilmiş mesajların dışına çıkamaması. Bütünleyici olmaktan ziyade aslında, ‘tekrar filmi’ kimliğinden öteye gidememiş. 


  Basit, öngörülebilir bir finalle önünüze net bir tablo koyuyor ve düşünmeye, hayatı irdelemeye gerek duymuyorsunuz. Kısaca yeni bir şey izlemiyorsunuz. Üstelik önünüze koyduğu tablo, zamanın gerisinde kalıyor. İnsanlar Shyamalan’ın bu filmde vermek istediği mesajı zaten çokça duydular, gördüler.

 

  Film, ilk 20-25 dakika boyunca gayet iyi bir tempoda ilerliyor. Beklenmedik bir duruma şahit olup ileriki dakikalarda izleyeceğinizi tahmin ettiğiniz gelişmeleri pat diye karşınızda görüyorsunuz, heyecanlanıyorsunuz, beklentiniz büyüyor ve “şimdi ne olacak acaba” sorusunu soruyorsunuz. Sıkıntı işte tam burada başlıyor çünkü bu soru cevaplanmadan, epeyce bir süre sabit bir şekilde yerinde kalıyor. Sadece süper kahramanlık üzerine, sanki bunun aslında bir metafor olduğunu anlamanızda direten uzun uzun konuşmalar izliyorsunuz ve filmin temposu giderek düşüyor. “Şimdi ne olacak?” sorusu eskimeye başlıyor, bir süre sonra unutup gidiyorsunuz.

  Fakat, Bruce Willis’i izlemek kesinlikle çok keyif veriyor. Özellikle Mavi Ay’dan beri hayranlık duyduğum için, filmin tüm olumsuzluklarına rağmen onun her sahnesini ilgiyle izledim ve bir kez daha anladım ki, Bruce Willis şeytan tüyü olan oyunculardan. Yaşıyla birlikte artan karizması ve kendine has gülümseyişi sayesinde sevenlerini etkilemeye devam ediyor. Üstelik yaşı ilerledikçe, garip bir şekilde, insana daha fazla güven veren bir enerji yaymaya başlamış. ‘İyi taraftaki süper kahraman’ sıfatına son derece yakışıyor.

  James McAvoy ise oyunculuğu ile sizi resmen büyülüyor. Tıpkı Split filminde olduğu gibi, büründüğü her karaktere başarıyla can veriyor. Yönetmen Shyamalan’ı da filmde izlemeniz mümkün. Önceki filmlerinde yaptığı gibi yine iki, üç dakika da olsa kamera önüne geçmiş.

  Son olarak Glass, bu üç filmde de, süper kahraman olmak için önce buna inanmanız gerekir, diyen Syhamalan’ın ve başarılı oyuncuların hatırına izlenebilir bir film diyorum.  Ancak “Ölümsüz” ve “Parçalanmış” filmlerini izlemeden yanına bile yaklaşmayın.

u5zK1VwFAqrtSbuC509ui0moUU5N64h2LYOQ2baM
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page