İskender Pala
ABUMRABUM
‘’Kitap okumayan bir kimsenin,hiç okuma bilmeyen cahile karşı bir üstünlüğü yoktur.’’
Kitabı okurken de sık sık aklıma gelen Asaf Halet Çelebi dizeleri ile selamlıyorum sizleri:
İbrahim
İçimdeki putları devir
Elindeki baltayla
Kırılan putların yerine
Yenilerini koyan kim
Hem okurken hem de okuduktan sonra akıl süzgecimden geçirdiğim bu romanla ilgili naçizane görüşlerimi sizlerle paylaşmak isterim.
Edebiyat profesörü, araştırmacı bir yazar olan İskender Pala son eseri olan bu kitabı şöyle tanıtıyor: "Bu romanın sancısı Ortadoğu, Doğu-Batı çatışması, Ortadoğu’dan kaçırılan eserler, Ortadoğu tarihiyle Batı tarihi arasındaki kan uyuşmazlığı, Batı’nın algı yönetimini nasıl yaptığı.’’ Yani kanayan yaramız Ortadoğu, insanlık ayıbı Ortadoğu. Artık siz daha ne derseniz…
Tokyo’da bir cinayetle başlayan roman; CIA, MOSSAD ve MİT üçgeninde cereyan eden bir polisiye. Hz. İbrahim’in insanlığa bıraktığı mesajın peşinde olan üç din: Müslümanlık, Yahudilik ve Hristiyanlık. Bu mesajın peşine, Hz. İbrahim’in ayak izlerini takip ederek düşmüş yazar. Bunun haritası da kitabın arkasında mevcut. Bu sayede aynı zamanda yer yer tarihi bir yolculuk yapmak mümkün kutsal kitaplardan alınan bölümler eşliğinde. Mesaja ulaşılacak mı, sonrasında ne olacak? Bu yolda ölenler, gizli örgütler içerisinde birbirinin kuyusunu kazanlar, örgüt uğruna her şeyinden vazgeçenler, yaşamı çalılananlar ve yaşamdan çalanlar… Yer yer nefesinizi tutacağınız, araştırma, öğrenme istediği duyacağınız, kendinizi sorgulayacağınız daha birçok şey… Aynı zamanda kafanızda birtakım soru işaretlerine sebep olacak bir olay örgüsü.
İskender Pala ismi sizin için ne ifade ediyor, "İskender Pala-polisiye" kavramları gözünüze nasıl görünüyor bilmem, ama benim için iyi bir ikili değiller. Kitabı okumadan önce ön yargılarımı bir kenara bıraktım fakat bitirdikten sonra da bu yargım pek değişmedi. Çünkü İskender Pala vermek istediklerini edebiyatla yoğurarak iletir okuyucusuna. O yüzden polisiye biraz çiğ kaldı bu konuda kanaatimce. Yani bu Hz. İbrahim romanı polisiye olarak değil de ‘’başka’’ bir olay örgüsü içinde verilse daha mı iyi olurdu diye çoğu kez düşündüm okurken. Bunu düşünmeme sebep olan da kurgudaki bazı eksiklikler veya üzerine fazla düşünülmemiş ayrıntılar oldu. Tokyo’dan Kudüs’e uzanan bu serüvende olayın merkezinde bulunan ajanlar,polisler hayli gençler fakat buna rağmen feleğin çemberinden geçmiş bir edayla her yerlerinden tecrübe akıyor. Ayrıca işlenen suçlara rağmen elini kolunu sallayarak yurt dışına çıkan insanlar vs.
Demek ki polisiye yazmak zor iş dedim! (Buradan selam olsun Nevzat Başkomiser’e ve Ahmet Ümit’e.)
"Nefesler ecele doğru atılan adımlardır."
"…bir hocada bilgiyi öğretmesinden evvel bilmesi,üretmesi,hazmetmesi gibi şartlar aranır. Hoca evvela alim olmalı, sonra ilmiyle amel etmeli, sonra öğretmelidir. Öğrettiği şeyi hakikatiyle bilmeyen, ruhuyla yaşamayan, ondan başka bilgiler üretmeyen kişiye hoca denemez."
Peki tüm bunlarla birlikte bu tanıtım kitap üzerine sadece olumsuz bir eleştiri mi yoksa tavsiye mi? Elbette ki bir tavsiye! Çünkü kurguda bu şekilde dikkatimi çeken şeylerin dışında İskender Pala’nın bu kitabı yazmadan önce mekanları gidip yerinde görmesi kitaba yansımış bir gerçeklik. Gidilen tarihi mekanlar, gezilen müzeler sizde de orada olma isteği uyandırmıyor değil.
Pala, Hz. İbrahim’i hem doğu hem Batı gözüyle sergiliyor bize. Bir tarafın İshak bir tarafın İsmail üzerinden birleştirdiği Hz. İbrahim’in Ortadoğu politikalarına nasıl yansıdığını görüyoruz. Ortadoğu’nun Babil, Akad ve özellikle Sümer gibi kadim kültürlerle olan bağlarının bilinçli olarak nasıl koparıldığı, insanların tarih ve kültür bilinci olmadan ‘kör’ bir şekilde kula kulluk ederek yaşamaları gerektiği ve Batı’nın bu oyunu çok güzel oynadığını kurgunun içinde görmek mümkün. Zaten alt metinde Pala’nın da demek istediği tam olarak bu. Ortadoğu uyansın! Ortadoğu’nun kanayan yarasının ilacı yine kendi insanıdır. Lakin uykudan bir an önce uyanmaları şarttır!
"Sizler arkadaşlar sizlerin işi diğerlerinden daha zor olacaktır bilesiniz. Çünkü Türkler kesinlikle zor bir millettir. Büyük tarih birikimi ve zor bir coğrafyada bulunmanın rüzgarıyla zaman zaman refleksleri şaşar ve elbette bizi de şaşırtırlar. Bizim için iyi olan hissi olmaları, esip savursalar, arada sırada efelenseler de icraata gelince vicdanlı davranmalarıdır. Onları alt edebileceğimiz bu kara delik de işte tam burasıdır: VİCDAN."
Aldığınız her nefeste vicdanınızın tertemiz kalması dileğiyle…