top of page
mehmet-rauf.jpg

Mehmed RAUF 

(12 Ağustos 1875 - 23 Aralık 1931),

 

Bahriye Okulu'na gitmiş, İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir. Yakından takip ettiği Halit Ziya Uşaklıgil'in eserlerine ve realizm akımına ilgi duymuştur. Fransız yazar Paul Bourget'yi okumuş ve ondan etkilenmiştir.

 

1896 yılından itibaren Servet-i Fünûn'da yazmaya başlamış; roman, hikâye ve tiyatro türünde eserler vermiştir.

Eserlerinde psikolojik tahlillere büyük önem vermiş ve romanlarında genelde İstanbul ve çevresinde yaşayan seçkin ailelerin arasında geçen aşk ilişkilerini konu almıştır. Zaman zaman şiirler de yazmıştır.

Roman

  • Eylül 

  • Ferda-yı Garam

  • Karanfil ve Yasemin

  • Genç Kız Kalbi

  • Böğürtlen

  • Son Yıldız

  • Tuba

  • Halas

  • Ceriha

  • Kan Damlası

  • Define

  • Bir Zambak Hikâyesi

  • Darendem

Hikâye

  • İntizar

  • Son Emel

  • Bir Aşkın Tarihi

  • Üç Hikâye

  • Aşk Kadını

  • Eski Aşk Geceleri

  • Gözlerin Aşkı

  • Aşikane

  • Hanımlar Arasında

  • Pervaneler Gibi

  • Kadın İsterse

Şiir

  • Kazım

  • Sonbahar

  • Siyah İnciler

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

EYLÜL

        Edebiyatımızın ilk psikolojik romanı hangisidir?

A) …

B)…

C) EYLÜL…

       evet bildik, hepimiz geçtik sınıflarımızı, kazandık sınavlarımızı… Neden böyle başladım? Çünkü, Eylül gibi bir çok kitabı, yazarı biliyoruz, ama sayfalar arasına girmiyoruz. Günümüzde rastlanılması imkansıza yakın olan bir aşk hikayesinden bahsetmeden önce, bu kitabı bitirince ilk isyanım eğitim sistemimizin ezberciliğine oldu nedense.

       Bilgi Yayınevi ‘nin titizlikle günümüz Türkçesiyle yayımladığı bu romanı okurken, 1900’lerde yazılmış bir eser olduğunu anlayamadan kitabı bitirmeniz mümkün.

    🍁Mehmed Rauf, eser boyunca her bir kahramanın kişiliğini, ruhunun derinliklerini, düşüncelerini öyle bir gözümüzün önüne getiriyor ki, kahramanlarla bütünleşiyor; onları anlayan, onların yaşamlarına saygı duyan iyi bir dost gibi hissediyorsunuz kendinizi.

  🍁“İnsan değilim, sanki bir denklemim” cümlesinin altını çizdikten sonra o denklemin çözümüne ya da çözümsüzlüğüne giderken Süreyya’yı, Necib’i, Suad’ı, Hacer’i, Fatin’i tanıdım, oturup kahvelerini içtim. Sonra o duru aşkın çaresiz sahiplerine baktım ve yazarla birlikte şöyle söyledim: “O, yalnızca bir esirdi, ruhunun esiriydi, ihtiyaç esiri, düşüncesinin çekiciliğine yakalanmış bir esirdi.”

   🍁 Mutlaka okumanız gerektiğini düşündüğüm ve okuyacağınızdan emin olduğum için çok detaya girmek istemiyorum. Şimdilik altı çizilenlerden “Demek, herkesin başkasında yakındığı şey kendisinde bulunabiliyor ve bunu fark etmeyerek, başkalarında suçladığı şeyi kendisinde olağan görüyordu.” cümlesini bırakıyor ve konu hakkında düşüncelerinizi yoruma bırakmanızı diliyorum. Keyifli okumalar/huzurlu eylüller olsun efenim…

Hazırlayan: Ali BEKTAŞ 

✍ Edebiyatımızın ilk psikolojik romanı h
bottom of page