top of page
Ümit Yaban ile (Facebook Kapak Fotoğrafı).jpg

Ah ilk kitaplar! Yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahip ilk kitaplar. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerli. Biz de bu heyecana ortağız ve büyük bir zevkle yazarların ilk göz ağrılarının görünürlüğüne katkı sunmayı görev biliyoruz.

Ümit Yaban

image1_edited.jpg

"Ümit Yaban ile İlk Ümit" röportajları yeni konukların ilk kitaplarıyla romanoku.org adresinde devam ediyor.

Ümit Yaban'ın bu seride sitemizdeki yeni konuğu "Leke" adlı öykü kitabıyla Melike Pehlivan İşler...

ümityaban1_edited.png

Sayın Melike Pehlivan İşler ilk kitabınız Leke’yi kutlarım, Amorf Kitap’tan elimize geçti keyifle okuduk teşekkürler. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Melike Pehlivan İşler kimdir?

leke-901947-roman-amorf-kitap-melike-pehlivan-isler-924094-90-O.jpg

Ümit’cim ilk olarak beni unutmadığınız için şahsına ve "romanoku.org"a teşekkür ederim. İlk kitabım, ilk göz ağrım Leke edebiyat hayatımın en önemli yerinde diyebilirim. “Kimsiniz?” sorusuna cevap vermek o kadar güç ki deneyeceğim. Kırk dokuz yıldır bu dünya üzerinde emaneti gezdiren bir yolcuyum aslında. Yol çok uzun gibi görünse de atalarımız göz açıp kapayıncaya kadar demişler ya, işte öyle de kısa. Yaşam dediğimiz bir ölüme yaklaşma hâli ben de bu uzun ve tumturaklı yolda kendimi kelimelere teslim etmiş bir yolcuyum aslında. Ortaokul yıllarımda başladım ben yazmaya, neye kızsam, neye içlensem, neye sevinsem kelimelere başvuruyordum. İçe dönük bir kişilik de değilim aslında ama cümlelerimi okumak çok fazla keyif veriyordu bana. Kendimi yüksek sesle duymak da beni tanımakta çok çabuk yol kat etmemi sağladı. İşte o sıralarda vuruldum yazmaya. Melike’yi duymak beni çok mutlu etti. Kolay atlattım kendini tanımanın çetrefilli mevsimlerini. Hayat bir kovalamaca, kim zaman o seni kovalar, kimi zaman da sen onu kovalarsın inatla. Edebiyat benim sabırla kovaladığım uzun ve meşakkatli bir yol. Düşsem de, yuvarlansam da inatla kalkma cesareti gösterdiğim muhteşem bir yolculuk. Kendimim bildim bileli yazıyorum ya da yazdığımdan kendimi biliyor da olabilirim ancak profesyonel olarak 2019 gibi yazmaya oturdum. “Oturdum” diyorum çünkü biz kadınlar hayattaki diğer rollerimiz sebebiyle pek oturmuyoruz. Oturdum ben, sabırla oturdum. Kalkmadan yazdım. Çalıştım. Öğrendim eksiklerimi, temize çektim. Başta çok uzatıyordum, ayıklamayı öğrendim. Teknikleri çalıştım. Yılmadım, oturdum, bir daha yazdım, bir daha yazdım. İlk olarak hâlen gün yüzüne çıkamamış bir roman yazdım. O kadar şahane bir duygu ki sadece benim bildiğim, kurduğum dünya kadar insan ve dünyaları, travmaları, aşkaları, sırları, anneleri, babaları… Daha sonra öykü çalıştım. Hocam Nil Devletoğlu bir bak kaç tane öykün var, dediğinde çıkan sayı beni de çok heyecanlandırdı. Altmış üç idi. Çok çalışan bir yazarım ben. Her zaman hayat müsaade etmez ama genelde çalışkanım. Ondan sonra başladı Leke’nin yolculuğu. Ben seçtim tüm öyküleri, tekrar çalıştım, tekrar yazdım. Sabırla sekiz ayda tamamladım ve Nisan 2023’te Leke doğdu. Çıktığında kendimi çırılçıplak insanlar içinde dolaşıyor gibi hissettiğimi hiç unutmam. Hiçbir zaman tamamlanmadım ama olamadım. Olduğunu düşünen hiçbir hikâye anlatıcısı ilerleyemez. Bir ufuk var ama net değil. Yazmak lâzım. Hep, durmadan...

Yazma yolculuğu nasıl başladı? Yolda bir atölye ya da editörden destek aldınız mı? Bu yolculuğa yeni çıkanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

Sanal Yazı evinde öğrenci olarak başladım yola. Öykü atölyesinde Nil Devletoğlu ile çalışmıştım. Yazı saatlerimiz var bizim, dünya kadar faydalı atölyemiz. Yeşim Cimcöz ve Behiye Malkoç hocamın çalışmalarında kendimi buldum ve geliştirdim diyebilirim. Yazar arkadaşlarımın da desteği çok kıymetli tabii. Bu yolculuk besleme ve beslenme işinin karşılıklı yapıldığı çok insan bir yerde benim zihnimde. Bildiğimi öğretme isteğini fark eden hocalarım sonra bana dört sene gönüllü devam ettirdiğim ancak ikinci dosyam nedeniyle affımı istediğim bir yazı saati ve iki tane atölye, bir seminer teslim ettiler. Sağ olsunlar. Şimdi Öykü Atölyesi, Konuşan Kelimeler isimli Diyalog Yazma Atölyesi ve Bir Film Bir Öykü isimli öyküden uyarlana filmi öyküsüyle analiz ettiğim bir seminerin yürütücüsüyüm. Yazmaya, okumaya, eğitmeye, analiz etmeye devam ediyorum, çok şükür. Yeni başlayanlara başladıklarından emin olmalarını, bu yoldan dönüşün olmadığını, mikrop bir kere kana karıştı mı tedavinin mümkün olmadığını, para falan kazanamayacaklarını, Tanrı kompleksinin hemen oluşabildiğini, ona yenilmemeleri gerektiğini, hiçbir zaman tam olmayacaklarını, ne kadar iyi bilseler de her zaman hata yapacaklarını, işin nevrotik tarafından ürkmemelerini aksine kabul etmelerini, seslerini aramamalarını ama mutlaka bir gün bulacaklarını hatırlamak isterim.

Yaşanmışlıklar, gözlemlediklerimiz, iç dünyamız yazdıklarımızın bel kemiği olsa da sizin yazarken ilham kaynaklarınız, hikâyelerinizin temelini oluşturan unsurlar nelerdir?

Yaşam sepetimde kim ne varsa tetiklenebiliyorum ben yazarken. Çok fena bir dinleyiciyim, sanırım mesleğin getirdiği bir artı bu Ümit’cim. Kulağım benim enstrümanım. Hem denenleri hem de kast edilenleri anlamak gibi pis bir huyum var. Niyet okuyorum diyebilirim. Sinema en çok beslendiğim alan bence insandan sonra. Zaten okuyucularım her daim söylemiştir film tadının olduğunu öyülerimde. Bir gün bir öykümün filmini beyaz perdede görmek istiyorum. Senaryosuna başladım, hadi buradan da itiraf edeyim, tarihe not düşeyim. Filmim geliyor, inşallah. Bak bu sinema yoculuğu da öyle az buz değil, ciddi uzun. Biz niyetimiz ortaya koyalım da, altını çizelim. Kısmet!

İnsanın kendine has gerçekliği, iyiliği, vicdanı, kötülüğü beni en çok çeken şey. Bir de beynin yaptığı her şeye, ama her şeye biçtiği o mantıklı açıklama… İşte beni en çok yazmaya iten olgular bunlar. Bir seri katilin kendini aklarken kullanma ihtimali olan sözler örneğin. Yaşamı temize çeken kalpler dökülür hep kalemimden. Kendini saklamayan, düşen ve onuruyla kalkan karakterler. Ben tüm pislikleriyle hâlâ yaşayabilen insana inamayı seçiyorum edebiyatımda.

Yazım süreciniz belirli bir disiplin veya ritüel çerçevesinde mi ilerliyor? Yazar tıkanıklığını aşmak için benimsediğiniz özel yöntemler var mı?

Her zaman yok böyle bir ritüel maalasef. Hele bu aralar çok kaybettim yönümü diyebilirim. Öğretmen, anne, eş, temizlikçi, arkadaş, aşçı, komşu, abla ve benzer birçok rolün olunca bazen hatlar karışıyor. Ama yazarlığımla ilgili ilk cümleci olduğumu, öykünün sonunu kalemimin getirdiğini aynı şekilde romanın da, gececi olduğumu söyleyebilirim. Yazdıklarıma gözümün ve gönlümün soğuması ve kör olduğum aksi yerleri görebilmek için üzerine uyurum. Yazmadan önce de üç gün, bazen de daha fazla süre zihnimde tasarlarım okulda, derste, bulaşıkları yerkeştirirken, çamaşırları dürerken. En sarsıcı ilhamlar uyurken, müzik dinlerken, film seyrederken gelir bana.

Kitabınızın genel teması nedir? Temayı oluştururken bilinçli bir şekilde mi hareket ettiniz yoksa yazım sürecinde kendiliğinden mi ortaya çıktı? 

Hayır, Leke’de bir tema etrafında yazmadım. İkinci öykü kitabımda var bir temam. Leke'de her şey kendiliğinden gelişti. Kaderini kendi çizdi o. Tüm karakterlerimin yaşamın bir yerinde düştüğünü ve kendi kendine kalktığını sonradan fark ettim. Leke sendeleyip düşen ama nezaket yosunu taşları kenara çekip yoluna devam eden insanların öykülerinden oluşuyor. Her şeye rağmen yola devam edenlerin… Sel çekilince ıslak kuma kalp çizenlerin öyküleri Leke’deki öyküler.

Kitabınızı okuyan birinin aklında en çok hangi soruların veya duyguların kalmasını isterdiniz?

Ne kadar enteresan ve zor bir soru bu Ümit’cim. Yazarın elindeki kitap artık senin değildir ama beni de kendini görsün dilerim okuyucularım. Okuduktan sonra en azından bir öykü onları değiştirsin isterim. Öykü bitince bir düşünsün. Hani kimi şarkılar, kokular, renkler, kendi başına top ağaçlar, sazlıklar, ay, batan güneş, keman sesleri, piyano ezgileri, gitar konçertoları bir yere götürür ya bizi Leke’deki öyküler de okuyanları bir yere götürüsün biraz bakınsınlar sağ sola ve değişsinler dilerim. İyi bir sanat eseri alıcısını dönüştürür çünkü. İyi bir filmden sonra asla eski siz olmamalısınız….

Kitabınızı yazarken ve yayımlarken aldığınız en değerli tavsiye ne oldu?

Birbirinden değerli hocalarım oldu benim profesyonel yaşamıma dokunan ancak Yeşim Hocam’ın “Sesini buldun. Tamam Melike. Bir gün herkesin konuştuğu bir yazar olacaksın, hiç şüphem yok,” sözleri benim için mihenk taşı olmuştur. “Yürü be kızım, yolun açık olsun,” diye birilerinin sırtınıza sahici bir tokatla sizi edebiyat dünyasına, belki de acımasız karmaşasına atıvermesi çok kıymetli bir ilk adımdır kanımca. “Kitabı yazıp elden çıkarmak, yayınevine göndermek de doğumla eştir,” derdi bir de. Dünyaya getirdikten sonra o artık özgür, canı isteyene, arzu ettiği kadar, izin verdiği ölçüde dokunup yaşamına devam edecek. Ben insanlar gibi eserlerin de zamanı olduğuna inanıyorum. Bir öykü, bir roman, bir film siz ne vakit ihtiyaç duyarsanız o an girer radarınıza. Leke de belki yıllar sonra birinin zihninde, plajda, metroda, yolda, boş derste okunurken yeniden yeniden parlayacak. Neden mi? Hepimizin sadece kendimizin bildiği ne kadar yıkasak da çıkaramadığımız lekeleri var da ondan...

Yeni dosya hazırlığınız var mı? İlk kitap tecrübesini yaşamış biri olarak, ikinci dosya hazırlığında mutlaka buna dikkat edeceğim dediğiniz başlıklar neler?

Bitti dosyam. Sevgili hocam Hakan Sarıpolat ile çalıştık yeni dosyamı. En kısa sürede dünyaya gelecek, ben gönülden inanıyorum. Daha uzun öyküler döküldü kalemimden bu kez. Çok severek, bir tema üzerinde yazdığım öyküleri seçip tekrar çalıştım. Üzerinde okuma yaptım. Öykülerinin duygularının okuyucuya geçmesine çok ehemmiyet verdim. Anlatıcı karmaşası yapmamaya özel olarak çalıştım. Öykülerin bütünlüklü bir yapıda alt metinlerine sadık kalmasına özen gösterdim. Yazdım, okudum. Duydum. Hissettim. Umarım sizler de bağrınıza basarsınız yeni öykü kitabımı.

Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

ümityaban1_edited.png

Ne güzel bir dilekle sonlandı bu güzel birliktelik Ümit’cim. Var olasın, sağ olasın. Hep olasın…

Ayağına taş değmesin.

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

Melike Pehlivan İşler,

Leke, 

96 Sayfa, Amorf Kitap

Söyleşi: Ümit Yaban, 15.09.2025

leke-901947-roman-amorf-kitap-melike-pehlivan-isler-924094-90-O.jpg

© 2023 by HEAD OF THE CLASS.

PR / T 123.456.7890 / F 123.456.7899 / info@mysite.com

Hazırladığınız kitap incelemelerinizi, öykü-deneme türündeki yazılarınızı, edebiyat ve sanat odaklı dosya konularınızı romanoku.org@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

 

Tanıtım amaçlı kitap gönderimi ve reklamlarınız için de aynı kanallardan ulaşabilirsiniz.

  • Instagram
  • X
  • Facebook
  • Youtube
bottom of page