Ah ilk kitaplar! Yazandan bir parça kopacak da evrende yıldız gibi parlayacakmışçasına müstesna bir öneme sahip ilk kitaplar. Bu önem hem yazarlar hem de edebiyat tarihi için geçerli. Biz de bu heyecana ortağız ve büyük bir zevkle yazarların ilk göz ağrılarının görünürlüğüne katkı sunmayı görev biliyoruz.
Ümit Yaban

"Ümit Yaban ile İlk Ümit" röportajları yeni konukların ilk kitaplarıyla romanoku.org adresinde devam ediyor.
Ümit Yaban'ın bu seride sitemizdeki yeni konuğu "İçten İçe" adlı kitabıyla Mukaddes Özdemir.

Sayın Mukaddes Özdemir ilk kitabınız İçten İçe’yi kutlarım, Mahlas Yayınları’ndan elimize geçti keyifle okuduk teşekkürler. Öncelikle merak ettiğim sizsiniz, edebiyatla kurduğunuz ilişkiye de değinerek kendinizi tanıtır mısınız? Mukaddes Özdemir kimdir?

Merhabalar, nazik davetiniz ve güzel düşünceleriniz için öncelikle çok teşekkür ederim. Aslında çok basit gibi görünen zor bir soru ile başladık çünkü “Ben kimim? ” sorusuna cevap vermek benim için hep karmaşık olmuştur. Sanırım Mukaddes insanlarla iletişim kurmayı, okumayı,hislerini yazmayı ve konuşmayı çok seven bir hekimdir diyebilirim.
Yazma yolculuğu nasıl başladı? Yolda bir atölye ya da editörden destek aldınız mı? Bu yolculuğa yeni çıkanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?
Yazma yolculuğum aslında çocukluğa dayanıyor. Okulda yaşadığım olayları, unutmak istemediğim mutlu anları, aklıma gelen bazı kurguları hep kayıt altında tutmak istemişimdir. Özellikle çok üzüldüğüm, incindiğim ve hak etmediğimi düşündüğüm tavırları yazmaya daha meyilli olduğumu hatırlıyorum. Yani demem o ki benim için hep bir dertleşme aracıydı kağıtlar. Büyüdükçe asıl hedefim doktor olmak olduğu için sayısal alana daha çok yönelerek yazma yönümden ziyade okuma sevgim daha ön plana çıktı. Fakat yazar olmak hep hayalimdi. Bu isteğimi ilk eserim İçten içe ile gerçekleştirdim. İnşallah devamı da gelecektir. Ben bir atölyeye katılmadım. Çokça yerli, yabancı video izledim. Redaktör desteği aldım ve son düzenlemeleri yayınevi tamamladı.
Yaşanmışlıklar, gözlemlediklerimiz, iç dünyamız yazdıklarımızın bel kemiği olsa da sizin yazarken ilham kaynaklarınız, hikâyelerinizin temelini oluşturan unsurlar nelerdir?
Temeli bence insan olmaktı diyebilirim. İçten İçe’ nin en kıymetli özelliği herkesin hayatından bir kesit sunarak kucaklamasıdır. Bu sebeple samimiyet kitabın bel kemiklerinden biriydi. Gözlem yeteneğimin ve kişi analizlerimin kuvvetli olduğuna inanıyorum ve her ne kadar dışarıdan olaylara yüzeysel bir şekilde bakıyormuşum gibi görünse de aslında derinlerde ne var görebiliyorum. Bu hem iyi bir şey hem de maalesef kötü bir huy diyebilirim. Bu sebeple söyleyemediklerimizin de kaleme alınması eseri kıymetli kılan ana hattı.
Yazım süreciniz belirli bir disiplin veya ritüel çerçevesinde mi ilerliyor? Yazar tıkanıklığını aşmak için benimsediğiniz özel yöntemler var mı?
Yazma süreci kesinlikle disiplin istiyor. Yani gerçekten her gün masaya oturup bilgisayarın karşısına geçmek gerekiyor. İlham gelecekse de çalışma sırasında gelmesi daha iyi. Ancak belki de ilk roman olduğundan, yazma hevesi içinizi sarmışsa zaten önceliğiniz o oluyor ve memur mecburiyetiyle değil tutkuyla çalışıyorsunuz. Tıkanıklığı aşmanın yolu bence yazarken baştan tıkanabileceğini veya başka türlü engeller çıkabileceğini kabul etmekten geçiyor. Kimi zaman problemin üzerine gitmeniz gerekebilir kimi zaman da boş verip sonra dönmek. Bunun kararını yazar verir.
Kitabınızın genel teması nedir? Temayı oluştururken bilinçli bir şekilde mi hareket ettiniz yoksa yazım sürecinde kendiliğinden mi ortaya çıktı?
Genel tema içten içe bir duygu aktarımı diyebiliriz. İçerisinde kırk bir farklı bölüm var. Benim fikirlerim, gerçek hikayeler ve kurgu hikayeleri içeriyor. Aslında hep kısa kısa kesitler yazmaya meyilliydim. Çünkü gündelik olayları bir süzgeçten geçirmeye alışmıştım. Bu sebeple eserin nasıl bir sona sahip olacağı az çok belliydi.
Kitabınızı okuyan birinin aklında en çok hangi soruların veya duyguların kalmasını isterdiniz?
Biz tam olarak ne için yaşıyoruz ve bu hayatta ne yapıyoruz demelerini isterdim. Bir de herhangi bir problem yaşarken, karmakarışık duygular hissederken ya da işler gayet yolundayken yalnız olmadıklarını bilsinler isterdim. Yıllar sonra sayfaları karıştırdıklarında altını çizdikleri kısımları okuyup acaba o zaman ne hissediyordum şu an ne hissediyorum diyebilirlerse uzun soluklu bir hedefe varılmış demektir.
Kitabınızı yazarken ve yayımlarken aldığınız en değerli tavsiye ne oldu?
Ben çok kişiye hatta hiç kimseye kitap yazdığımı söylememiştim. Bu yüzden fazla tavsiye alamadım. Fakat yayımladıktan sonra daha çok öneri ile baş başa kaldım diyebilirim. Bence en kıymetlisi şuydu: Hem yazını demlendir hem de çok bekletme çay gibi acımasın. Çok katılıyorum. İlk yazdığınız kusmuk oluyor okudukça güncelliyorsunuz hatta heyecanlanıyorsunuz bir an önce yayınlansın diyorsunuz ama acele edince ardından çokça hata görüyorsunuz. Eğer
fazlaca okuyup düzeltme yapmaya çalışırsanız da beklentiniz artıyor ve her şey gözünüze batıyor. Bu sebeple o terazi dengesini kurmak kıymetlidir.
Yeni dosya hazırlığınız var mı? İlk kitap tecrübesini yaşamış biri olarak, ikinci dosya hazırlığında mutlaka buna dikkat edeceğim dediğiniz başlıklar neler?
Evet var ama aşırı yavaş ilerliyorum çünkü yine bir rutinim yok. Acil serviste hekimim, yirmi dört saat çalışıyorum. Bir yandan kariyerimin uzman hekimlik aşaması için ders çalışıyorum, arka planda dönüp duran ama asıl göz önünde olan bir sosyal medya hesabım var. Bunca şey olup biterken zihniniz de karmaşık oluyor ve bu sebeple de kelimeleriniz sakin olmuyor. Yazarken gerilebiliyorsunuz oysa ben aksine rahatlamak için yazan biriydim. Bu problemle baş etmeye
çalışıyorum. İkinci bir dosya için mutlaka dikkat edeceğim şey de şu olurdu: Çekinmemek. O yayınevi kabul etmez, bu yayınevi neden alsın ki, ya bana hayır derlerse gibi ürkek cümleler kurmamak gerekiyor. Elinizden gelenin en iyisini yapın ve topu kalenin en son köşesine kadar götürün derim. Ben çizgiye gelip telaş yapanlardandım. Daha iyi yerleri hak ettiğimize inandığımız zaman eserlerimiz de gereken değeri görecektir. Bunu unutmayalım.
Sorularımla okuyanların hem sizi daha iyi tanıması hem de kendi kafalarındaki soru işaretlerine bu yoldan geçmiş birinden cevap bulmalarını diledim. İkinci kitabınızı heves ile bekliyorum. Gönlünüze, kaleminize layık ömrünüz olsun. Teşekkürler.

Mukaddes Özdemir,
İçten İçe,
148 Sayfa, Mahlas Yayınları
Söyleşi: Ümit Yaban, 01.11.2025






.jpg)



