top of page

Ruhun Kasırgasında Bir Yaprak:
Dengeyi Nasıl Buluruz?

Hayat bazen sessizce akarken, ansızın bir fırtına kopar. Rutinlerin güvenli kucağında yürürken, beklenmedik bir olay olur ve her şey altüst olur. Sevdiklerinden birini kaybedersin, bir ilişkin biter, işini kaybedersin, başına ya da sevdiğin birinin başına üzücü bir olay gelir ya da sadece içinden bir şey kopar… Adını bile koyamadığın bir şey.

 

İşte o an. Sanki bir yapraksın, kasırganın ortasında. Savruluyorsun. Kontrol sende değil artık. Ve panik başlar.

 

Artık “hayatı yaşamak” değil, sadece “hayatta kalmak” için mücadele başlar. İçgüdüsel olarak savunmaya geçeriz. Kapanırız. Korkarız. Ruhumuzun enerjisi düşer. Ve dünya bir anda karanlık bir yer olur.

 

Japon öğretilerinde bu evreye “hayatın siyah yüzü” yani Yin denir. Mevlana buna “neylik” hali der. Kadim bilgelikler, bu anı bir dönüşüm kapısı olarak tanımlar. Ama o anda biz sadece şunu hissederiz: “Artık kendimi koruyamıyorum.” Ve bu his, bizi karanlığa çeker.

Peki ne yapılabilir? Bu karanlıkta bir ışık var mı?
 

Hayat sadece dış dünyadan ibaret değildir. Ama dışarıdaki kaos, içimizdeki boşlukla birleşince bir tufana dönüşür. İnsan bazen dünyaya değil, kendi içine kapanır böyle anlarda. Oysa iç dünyamız da dışarısı kadar vahşi olabilir.

 

Ben de çok kez düştüm o çukura. Önce anlamadım, gençtim, kırılgandım. Orada insanlar birbirini parçalıyor, sesler yankılanıyor, kaçacak pencere bile olmuyordu. O dipsiz çukurda, bir gün bir toz tanesi gördüm. Havada süzülüyordu, ışık vurmuştu. Bir noktaya odaklanmamı sağladı. Ve o ışıkla birlikte gökyüzünü yeniden hatırladım. Kuşlar vardı. Tarlalar. Uçsuz bucaksız bir mavi. Ve ben hâlâ hayattaydım.

 

Ama karanlıkta toparlanmak kolay değildir. İnsan tepetaklak olduğunda, anlam veremediğinde, zihin boşluğu kaldıramaz. O yüzden bir kaos başlar içeride. Zihin, o anlamı bulana kadar geçmişi getirir, acıları tekrar tekrar yaşatır. Bazen de hayatta kalmak için tuhaf yollar bulur, garip inançlara tutunur. Ve bu çok insani bir şeydir. Varsın mantıklı olmasın… Tutunsun. Çünkü hayatta kalmak her şeyden önce gelir.

Dengede durmaya çalışan bir yaprak.jpg
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
İlahi Şifa

Belki de bir inanç... Bazen bir taşın, bir turuncu kedinin, bir yaprağın, bir hayalin, bir kokunun seni iyileştireceğine inanmak gerekir. Kadim öğretilerde Mevlana'dan Çin bilgelerine, Sufi yolculardan Tibetli keşişlere kadar  şifa çoğu zaman inançla başlar. Çünkü inandığın şey seni hayatta tutar. Zamanla işler yoluna girdiğinde, mantık geri gelir zaten. Ama kalbin kırıkken, seni sadece kalpten bir şey toparlayabilir. Ve o da çoğu zaman bir inançtır.


İşte dış dünyanın yardım edemeyeceği yerlerde, kadim öğretiler yardım eder. Zamanın bilgeleri, şifacılar, yol gösterenler… 

 

Ne demiş eskiler: Eskiden Anadolu'da depresyona “gönül yorgunluğu” derlermiş. Gönlü yorulana şiir okur, zencefilli şerbet içirirlermiş. Keşke şimdi de olsa… Birileri senin için bir şeyler yapsa, senin iyileşmen için toplanılsa, başına ıslak mendil koysa, bir dua fısıldasa, belki de içindeki aşk acısını söküp alsa…


Hayatın aydınlık tarafı da var. Orada sevgi var, umut var, başarı var, huzur var. Ama o uçta da kaybolmak mümkün. İşte bu yüzden artık biliyorum: Sınırların iki ucuna da gitmeye gerek yok. Denge noktasında kalmak mümkün. Ve değerli olan da orasıdır.

 

Peki acı biter mi? Hayır. Ama dönüşür. Çünkü acıyı dönüştürmeden hiçbir yere gidemezsin. Onu bu dünyada anlamlandırmalı, şefkatle sarmalısın. Yoksa seni ölene kadar takip eder. Ruhunun derinliklerine yerleşir.

 

Ama bir yer var ki, orası yalnızca sana ait: İçindeki bilge. Orası acını alır, onu şefkate dönüştürür. Ve ruhunun kalbine bir tohum eker. Sabırla suladığında o tohum çiçek açar.

 

Ve unutma… Evet, burnunun, gözünün, böbreğinin bir doktoru olabilir. Ama ruhunun doktoru yalnızca sensin. Kimse senin yerine onu iyileştiremez. Kimse o yaraya dışarıdan ulaşamaz. Ancak sen, içine bakıp o yarayı şefkatle sararsan, ruh iyileşmeye başlar. Ve bir kez iyileşmeye başladığında, tüm bedenin de yeniden canlanır.

 

Tıpkı o sözü hatırlattığı gibi: “Huzurlu bir kalbin acısını, çalışkan parmaklar alır.” Bir işle meşgul olmak, üretmek, iyileştirir. Çünkü üretmek hayattır.

“Her fırtınadan sonra toprak yeniden doğar. Yeter ki, rüzgarın seni savurduğu yere değil,
kalbinin yönüne bak.”


Ruhunu unutanlara, hatırlasınlar diye…

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

© 2023 by HEAD OF THE CLASS.

PR / T 123.456.7890 / F 123.456.7899 / info@mysite.com

Hazırladığınız kitap incelemelerinizi, öykü-deneme türündeki yazılarınızı, edebiyat ve sanat odaklı dosya konularınızı romanoku.org@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

 

Tanıtım amaçlı kitap gönderimi ve reklamlarınız için de aynı kanallardan ulaşabilirsiniz.

  • Instagram
  • X
  • Facebook
  • Youtube
bottom of page