top of page

   Yekta Kopan, kendini farklı alanlarda tanıtmış sunucu, ses sanatçısı ve yazarımızdır. İlk kitabı, 2000 yılında Can Yayınları tarafından yayınlanan Fildişi Karası adlı öykü kitabı olan Yekta Kopan’ı, ilk olarak sunduğu Gece Gündüz programıyla tanıdım, seslendirmesini yaptığı animasyon film karakterleriyle çok sevdim. Ardından edebiyat yolculuğuma onun yazdığı eserlerle çıkarak, ondan vazgeçemez oldum. Edebiyatımıza şu zamana kadar üçü roman dokuzu öykü olan on iki eser kazandırmıştır. Çıkar çıkmaz merak edip aldığım ve okuduğum Sıradan Bir Gün de Yekta Kopan’ın üçüncü romanı ve son yayınlanan eseridir.

   

   Sıradan Bir Gün’ün başkarakteri Armağan Gündoğdu, kitapta Mert Güriz adıyla onuncu kişisel gelişim kitabını yazdığı sıradan bir günde başından geçenleri, vicdanıyla ve iç sesiyle yüzleşmesinin yanında geçmişte yaşadığı ve izleri silinmeyen, günümüzde toplumsal olarak insanların gözünde sıradanlaşmış ama hiç de sıradan olamayan olayları anlatıyor. Katıldığım bir söyleşisinde bahsettiğine göre kitabın çıkış noktası gölge yazar Armağan karakterinden çok, sıradan bir günde Armağan’ın kendi adıyla yazmak istediği kitapta geçen Defne’ye çok benzeyen ve Armağan’ın gözü önünde bir erkek tarafından öldürülen kadın olmuş.

“Namus diyecekler, iffet diyecekler, ahlak diyecekler… Silahı tutan elin sahibini aklamak için ellerinden geleni yapacaklar. Yarın gazetelerde görürüz. Zavallı kadının kendilerince güzel bir fotoğrafını bulurlarsa ilk sayfaya koyarlar haberi. Yoksa üçüncü sayfaya sıkıştırıp geçerler. Her yıl dört yüzden fazla kadın öldürülüyor. Bir de bunlar kayda geçenler. Düşünebiliyor musunuz?”

   Armağan, daha bebekken annesini ve tarafsız, doğru haberler yapan babasını faili meçhul bir cinayette kaybetmesinden sonra anneannesi ve dedesi tarafından büyütülmüş, kendini kitapların dünyasında bulmuştur.

“İçindeki karanlıktan asla kurtulamazsın. Ama dilediğinde yolunu aydınlatıp düşmeden yürümeni sağlayacak bir ışık bulabilirsin. Benim için o ışık okumaktı. Dünyadaki her dokunuşu birbiriyle ilişkilendirerek okumak.”

   Ardından Armağan’ın üniversitenin sosyoloji bölümünde okuduğu dönemde, katıldığı edebiyat kulübünde yolları en yakın arkadaşı Adnan ile kesişmiştir. Sonrasında tiyatro araştırmaları grubuyla ortak düzenledikleri okuma tiyatrosu etkinliğinde hayatına giren, ileride eşi olacak İrem ve İrem’in en yakın arkadaşı Sedat, Armağan’ın hayatını oldukça etkilemiştir.

   İrem’le evlendikten sonra çeviri, metin yazarlığı gibi geçici işlerle uğraşan Armağan, İrem’in fikriyle kopyala yapıştır uzmanı bir gölge yazar olarak kişisel gelişim kitabı yazmaya başlamıştır. Sonrasında Armağan’ın kitaplarını yazdığı, Sedat’ın rolünü üstlendiği ve sunduğu, İrem’in de pazarlamasını yaptığı, verdiği ismin anlamı Armağan’ın içinde saklı olan Mert Güriz ortaya çıkmıştır.

   Mert Güriz adıyla çıkardığı bu kitaplar farklı düşünür, filozoflardan alınan kelimeleri değiştirilmiş, okurların anlamlarını düşünmeden benimsediği ve çoğunun fark etmediği bir çeşit kopyala yapıştır uzmanlığıyla oluşturulmuş, kulağa hoş gelen sözlerle dolu. Bu yönüyle, okurken günümüzde birçok insanın hayatını etkileyen kişisel gelişim kitaplarına eleştirel bir yaklaşım sunduğunu düşündüm.

“Senin yaptığın, onun bunun düşüncesinden yeni bir düşünce oluşturmak. Eskimiş ayları kırpıp kırpıp yıldız yapıyorsun bir nevi.”

  Kitap aynı zamanda Armağan’ın kendi adıyla yazmak istediği romanın başkarakteri, patronlara yaranmak, iktidara hoş gözükmek için yalan haberler yazan ve yazdığı her yalan haberle şişen ünlü gazeteci Orhan Mercan’ı ve Orhan Mercan’ın yanında stajyerlik yapan, bildiği doğruları yazan Defne’yi de anlatmaktadır.

   

   Kitabın geçtiği o sıradan bir günde her zamanki yolunda yürüyen Armağan, yazmak istediği kitabın karakteri Defne’ye çok benzeyen bir kadının cinayetine tanık olmaktadır. Kitapta bir insanın cinayeti gördüğü zaman verdiği tepkileri, cinayet anında kendisine çarpıp bayılmasına sebep olan Hediye karakteri ile vurgulamaktadır. Daha önce okuduğu kişisel gelişim kitaplarını ve yazarları eleştiren, kadın cinayetlerine karşı verilen tepkileri, kamuoyuna yansıtılan haberlerin aldatıcılığını vurgulayan Hediye Armağan’ın kendiyle ve Mert Güriz ile yüzleşmesini sağlamıştır.

“O kitapları okuduğunuzda kendinizi bütün rekorları kırabilecek bir sporcu gibi hissedersiniz. Her cümlede doping hapı yutarsınız. Ama günün sonunda, on adım yürüyünce yorulan, sıradan biri olduğunuz gerçeğini hiçbir kitap değiştirmez.”

   Kitabı okurken kendimi hiç de sıradan bir günde hissetmedim, toplumumuzda yaşanan olaylara farklı bir pencereden bakmamı sağladı. Geçmişte öldürülen gazeteciler, günümüzde işlenen kadın cinayetleri ve çoğu insanın cinayeti işleyen erkeği savunucu nedenler yaratarak cinayeti gözünde basitleştirmesi, yalan haberlerin insanlara benimsetilmesi, edebiyatta yaşanan kirlilikler, kitap dünyasında ortaya çıkan pazarlama anlayışı, günümüzde yozlaşan insan ilişkileri, insanların hırsla birbirini ezmeye çalışarak birincilik için yarışması, sadece sosyal medyada yaratılan duyarlı ve tepkili insan kimlikleri bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Kitap sevdiğim Yekta Kopan üslubuyla, kelimelere ve anlatıma takılmadan, çabucak akıp gitti. Kitabı okurken kendimi yeri geldi Armağan Gündoğdu, yeri geldi Defne, yeri geldi Hediye olarak hissettim ve karakterlerin sonraki hayatını da merak ederek kitabı bitirdim.

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
PSX_20190926_133840.jpg
PSX_20190926_135953.jpg
PSX_20190926_133653.jpg
bottom of page