top of page
6FE6F4685445475BAFF9C3E55C9E3D6A.jpg

Serap DEMİR

09.09.2020

Geçmişten Bugüne Mesaj : SEMERKANT

   Amin Maalouf’un  okuduğum ilk romanıydı...Tarihi roman okumak konusunda önyargılıyken Semerkant’tan sonra yazarın diğer tüm kitaplarını ilgiyle okudum.

    Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf’un Semerkant eseri bana göre  başyapıtlardan biri. Romanda şair ve filozof Ömer Hayyam, Büyük Selçuklu veziri siyasetbilimci Nizamı Mülk’ün ve tarih kitaplarında terörist olarak adı geçen haşhaşilerin lideri Hasan Sabbah’ın hikayesi anlatılmakta.

   Amin Maalouf , tüm olanları Amerikalı Benjamin’in ağzından aktarmış ve tarihe damgasını vuran üç önemli şahıs ile 20. yüzyıl başlarında İran’da gerçekleşen modernleşme çabalarını bu romanında harmanlamıştır. Ömer Hayyam’ın Cihan adlı kadın şairle yaşadığı aşk ve Benjamin ile Şirin arasında geçenler yine yazarın usta kalemiyle tüm olaylar arasında ustalıkla yoğrularak  sunulmuş…Roman Ömer Hayyam, Nizam-ı Mülk, Hasan Sabbah’ın içiçe geçmiş hayatıyla başlıyor. Benim en çok sevdiğim kısmı Ömer Hayyam'ın ağzından anlatılan bölümdü. Ki Ömer Hayyam’dan etkilenmemek mümkün değil.Özellikle ilk 2 bölüm su gibi aktı gitti…Tarihi romanları sevenler ne dediğimi okuduklarında  anlayacaklardır diye düşünüyorum…3. ve 4. bölüm ise başka bir döneme uzanarak İran devletiyle halkın mücadelesi anlatılmaktadır...

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
2756C265749745188FB3469C3613909A.jpg
IMG_20200908_202939_822.jpg

   Maalouf yapıtında, ölümüne sahiplenilen mezhep aidiyetini vurgulamak amacıyla bu üç önemli şahsı özellikle kullanmıştır. Haşşaşiyûn tarikatındaki insanların tüm toplumsal, dini ve vicdanî vasıfları ve sorumluluklarını bir kenara iterek kimliklerini sadece mezhepleri Şia’ya göre belirlemiş ve aynı dine mensup olsa da sırf mezhepleri farklı olduğu için kendi kardeşlerini bile öldürebilecek birer katile dönüşmüşlerdir ne yazık ki…Şimdi de öyle değil mi?

 

   Amin Maalouf 1900’lerde İran’daki durumu incelerken doğunun bir uyanış sürecine girmiş olduğunu görerek, İran’daki direnişi ve modernleşmeyi savunanların vermiş oldukları uğraşılara özellikle dikkat çekmiştir. 20. yüzyıl başlarında İran’da gerçekleşen yenilikçi çabaları iyi anlamak ve böylece farklı bir bakış açısıyla değerlendirebilmek için, bu kitaptan fazlasıyla öğrenilecek ve çıkarılacak dersler var diye düşünüyorum. Günümüz coğrafyasının nasıl da hâlâ aynı kaosu devam ettirebildiğini daha iyi anlıyorsunuz.

   Türkiye'nin ve benzer doğu ülkelerinin yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği acıları okudukça da ister istemez, “Coğrafya kader midir?” sorusunu soruyorsunuz. 

 

    Kitapta ara ara Hayyam’ın rubailerini okumak da çok keyifliydi.
     Mesela ;
“Var mı dünyada günah işlemeyen söyle;
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce tanrı, ne farkın kalır benden söyle.”
“Desem ki bilgiden yana yoktur eksiğim
En derin sırlara erdim, çok şey öğrendim
Yetmiş iki yıl gördüm, hem gece hem gündüz
Sonunda anladım, bir şey öğrenmemişim”

 

   ''Zamanın iki yüzü var, dedi kendi kendine Hayyam, iki boyutu; uzunluğu güneşin seyri belirliyor, kalınlığı ise tutkular.”

    Bir çırpıda biten, tadı insanın damağında kalan güzel bir roman. Benim gibi okuyan bir çok insanı da ister istemez bir Semerkant merakı sarmıştır diye düşünüyorum. Bu  arada daha önce Amin Maalouf okuyamanlar için de iyi bir başlangıç olabilir Semerkant...Romanı bitiripte koltuğuma yaslandığımda güzel bir his kaldı içimde...Sizin de keyifli okumalarınız olsun…

   

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page