Vildan SOYLU
05.04.2022
İĞNEYİ YETİŞKİNLERE BATIRAN KİTAP:
Aziz Nesin’den Şimdiki Çocuklar Harika
Yıl 1964. Bir “Çocuk Romanı Yarışması” düzenleniyor. Yarışmaya binlerce dosya müstear isimlerle katılıyor. Jüride bulunan Onat Kutlar bu binlerce dosyanın içinden bir tanesini fevkalade beğeniyor. Hatta Kutlar: “Büyüklerin dünyasını, ikiyüzlülüklerini, yalanlarını, toplumdaki haksızlıkları, eğitim alanındaki saçmalıkları çocuk gözüyle veren bu yapıt mutlaka ödülü kazanacaktı...” diye ifade ediyor bir zaman sonra o sıralar düşündüklerini. Son elemeye kalan 18 yapıtın arasında bulunan o kitap daha ilk başlarda elenenlerden. Değerlendirme kurulundaki diğer üyeler romanı “eğitsel yönden hatalı, öğretmenleri küçük düşürücü” olarak niteliyorlar.
Mevzubahis edilen kitap, Aziz Nesin tarafından kaleme alınan Şimdiki Çocuklar Harika adlı eserdir. İstanbul'da aynı ortaokulda okuyan Ahmet ile Zeynep, daha sonraları Zeynep’in, babasının işi dolayısıyla, Ankara’ya gitmesinin ardından belli aralıklarla birbirlerine mektup gönderirler. Bu mektuplarda en son mektup gönderilen zamandan sonra başlarına geleni anlatırlar. Ve biz bir açıdan çocukların gözünden yetişkinleri görmüş oluruz.
Yazar kitabın sonlarında şöyle diyor: “Bu kitapta toplanan yazılarımda bir şey daha yapmak istedim, o da şu: Ben büyükmüşüm de siz de çocukmuşsunuz gibi davranmadım size. Kendim sizler gibi çocuk olamadığıma göre, sizleri de kendim gibi büyümüş saydım. Sizi çocuk yerine koymadım, büyümüşler yerine koydum, ama yine de çocuk olduğunuzu gözden uzak tutmamaya çalıştım.”
Bu anlatım tarzı esasında eserin samimiyetini arttırıyor. Zira çocuklar yetişkinlerin ‘mış gibi yaptıklarını’ çabucak fark eder. Dolayısıyla yazar eğer gerçekten güçlü bir şekilde empati kuramazsa çocuk kitapta verilen şeyi almaz, almak istemez.
Dürüst olmak çocukların karakter gelişiminde doğrudan bir etkiye sahip şüphesiz. Ancak takdir edilmelidir ki birçok yetişkin yalancı ve ikiyüzlüdür. Bu kitapta da insanların ilişkilerdeki politik yalancılıkları, ikiyüzlülükleri ortaya koyuluyor. Kendileri olmadık yerde savurganlık yapan yetişkinler çocuklarına parmak sallayarak, altını çizerek, “damlaya damlaya göl olur” diyorlar. Ne kadar vurgulanırsa vurgulansın verilen nasihatin gerçekliği, nasihat verende ete kemiğe bürünmedikçe verilen nasihat de etkili olmuyor. Nitekim Zeynep karakterinin babası çocuklarına “okuyun da ileride kimseye el açmayın” şeklinde başlayan nasihatlerini 7/24 sıralıyor. Ama her fırsatta çalıştığı işyerindeki patronun kabalığından, cahilliğinden dem vuruyor. Gel zaman git zaman patronun oğluyla kendi kızını evlendirmeye karar veriyor. Zeynep’in erkek kardeşi Metin bu olaylardan sonra eskisi gibi derslerine çalışmıyor, okuldaki arkadaşlarını dövüyor, okuldan kaçıyor. Metin'in bu tavır değişikliğinin sebebi babasının verdiği öğütün gerçekte doğru olmadığını düşünmesi aslında.
Eğitimde yaptığımız en büyük yanlışın samimiyetten uzak nasihatlerle ahlakı temin etmek olduğunu söyledik. İkinci yanlış da çocuklara “senin aklın ermez” diyerek merak ettikleri bir konuyu geçiştirmektir. Yazar da sonsöz niteliğindeki mektuplarda bunun altını çizmiş. “Çocukların anlayamayacağı hiçbir sorun yoktur. Olsa olsa, dinleyenlerin yaşına göre, konuların anlatılış biçimi değişebilir.” diyor mesela. Diğer türlü temeli çocukluktan atılması gereken bir çok davranış, bir çok zihniyet, bir çok alışkanlık bireylerin yetişkinlik dönemlerinde büyük sorunlar yaşamasına sebep oluyor. Çünkü “sen anlamazsın hadi odana git” denilerek savuşturulan çocuk, yetişkinliğinde o durumla yüz yüze geldiğinde afallıyor. Aziz Nesin’in ifade ettiği bu tutum aslında Aziz Nesin'in çocuk edebiyatı manifestosudur. Yapay bir gerçeklik ağı içerisinde çocuklara değer kazandırmaya çalışan kimi yazarlar o yapay gerçekliğin kırılacağını ve asıl kırıldığı zaman sorun yaratacağını bilmezler.
Kimi noktalarına değindiğimiz bu kitabı didik didik ederek inceleme yapma yoluna gitmedik. Edebiyat kişisel bir deneyimdir. Herkesin bir kıssadan alacağı hisse kendine göredir. Bu kitabın azami bir dikkatle, son derece ciddiyetle (gülünüp geçilmeden), sarf edilen her diyaloğun, satır aralarındaki her düşüncenin izini takip ederek okunması çok önemlidir. Yıllarca Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı kitabından uyarlanan filmleri izleyip eğitimde hâlâ aynı problemlerin çözümünü aramamızdan yola çıkarsak pek ders çıkarmayı seven bir toplum olmadığımız gibi bir sonuca varılabilir. Çocuk okurlar değilse de ebeveynler, öğretmenler eleştirel bir bakış açısıyla okumalıdırlar bu kitabı. Böylelikle bireylerin ahlaki yozlaşmalarının temelinde neyin yattığını, toplumla uzlaşı sağlayamayan kişilerin nasıl o noktaya vardığını, yetişkinlerin neden bazen çok bencil, çok düşüncesiz, çok sorumsuz olabildiklerini görme imkânımız olacaktır.