top of page
özlem özağaç.jpg

Özlem ÖZAĞAÇ

İÇİMİZDE DOĞRU | Simyacı

17.03.2022

www.romanoku_edited.jpg
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

     Ortaokulda ya da lisede okumadıysak yirmili yaşların başında bu kitabı mutlaka okuduk.  Çoğumuz kahramanla birlikte maddi bir hazineyi bulmak için sayfaları aştı. Çeviri dili ne kadar sade olsa da bu cümlelerin ve hikâyenin tamamını hakkını vererek anlamış olamayız. O yüzden diyorum ki, yaşınız otuzu geçmişse  kütüphanenize doğru ilerleyin, beyaz sırtlı kitaplarınızın bulunduğu rafta kırmızı kalpli olanlara yaklaşın. Çok yaklaştınız evet tam orada, Simyacı sizi yeniden sayfalarına buyur ediyor. 


      “Peki ama okuma bildiğinize göre niçin çobanlık yapıyorsunuz?”


      Yoksul ve köylü olan ailesi Santiago’nun din adamı olmasını istiyordu.  Santiago, Latince, İspanyolca ve din bilimi okudu. Ama bir hayali vardı, dünyayı gezmek. Yolculuk yapmak istiyordu. Ona göre bu, insanların günahlarını öğrenmekten daha önemliydi.  Santiago, kendi topraklarından geçen insanların ait oldukları toprakları görmek istiyordu. Babası,  bu topraklarda sadece çobanların başka yerleri görebileceğini söylediğinde Santiago’nun cevabı hazırdı:


      “Öyleyse ben de çoban olacağım.”

    Santiago  rüyalarının anlamını merak ediyordu. Yaşlı kadın rüyayı yorumladığında sevinçten gülmeye başladı. Piramitlere giderse gerçekten zengin olacaktı. Artık yolculuk başlamıştı. 
Okumayı seviyordu Santiago. Peki yaşlı adamın Santiago’ya söylediği gibi tüm kitaplar bize aynı yalanı mı söylüyordu?

      “Ne mi? Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur.”

     Yaşlı adam Salem kralıydı. Neden bir kral bir çobanla konuşmuştu ki?  Kral, Santiago’nun ‘Kişisel Menkıbesi’ni gerçekleştirme gücüne sahip olduğunu fark edip, Santiago’nun yolculuğundaki işaretlerden biri olmuştu. 

      “Bir şey istediğin zaman, bütün Evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.”


    Santiago Afrika’ya ayak bastığında  Arapça bilmiyordu ve piramitlere ulaşmak için çölü aşması gerekiyordu. Evinde kalsaydı kırlarda dolaşırken başına nelerin geleceğini bilecekti ama o şu anda dillerini bile bilmediği insanlar arasında hiçbir şeyi olmayan bir yabancıydı.  Yaşlı adamın kendisine verdiği taşlardan cevaplar bekliyordu. O da herkes gibi, dünya gerçeklerine ne oldukları gibi değil de olmalarını istediği gibi bakıyordu. İşaretleri doğru okumalıydı. Artık yolda olduğuna göre piramitlere varamasa bile tanıdığı bütün çobanlardan çok daha uzağa gitmiş olacaktı.

 

    Billuriye dükkanında çalışırken de  Kişisel Menkıbesi hep aklındaydı. Çöle yürüyeceği zaman gelmişti. Çölde karşılaştığı kervandan bir deveci kendi hikayesini anlattığında, Santiago’nun da cesareti arttı. 


      “Çünkü ben ne geçmişte ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir.” 

      Çölde yol almak kolay olmadı Santiago için. Sabretti, bekledi, çölde bulduğu aşkı geride bırakıp yoluna devam etti. Fatima’ya sevgisinin sebebini açıklamaya başlamıştı ki Fatima sözünü bitirmesine izin vermedi :


      “İnsan sevdiği için sever. Aşkın hiçbir gerekçesi yoktur.”


     Santiago, düşlerinde kendisini çağıran piramitlere çok yaklaşır. Ama hazineyi alıp götürmek kolay olmayacaktır. Savaştan kaçan mülteciler yolunu keser. Santiago rüyasını onlara anlatır. Adamlardan biri bunun üzerine kendi rüyasını anlatınca Santiago hazinesine ulaştığını anlamıştır. 

                                          

      Kitapta Santiago ile aynı anda içimizdeki hazineyi buluyoruz. Hikayenin kaynağı bizi şaşırtabilir. Coelho, bir söyleşisinde bu kitabını Mesnevi’de anlatılan bir hikayeden esinlenerek yazdığını anlatır. Bilgelik dolu bir yolculuk hikayesi farklı isimlerle başka yerlerde de anlatılmış mıdır diye merak ettiğimizde Takkeci İbrahim Ağa’nın hikayesi ile karşılaşırız. Takkeci İbrahim Ağa gördüğü rüya üzerine yola çıkarak iki üzüm tanesine ulaşır. İki üzüm tanesi İbrahim Ağa’ya sahip olduğu hazinenin yolunu gösterir. 


      Bu okumanın bana düşündürdüğü şuydu, ben hayatımdaki işaretleri doğru okuyabildim mi? İstediğim şeyleri Evren’in Ruhu ile buluşturabildim mi? Bugün bana verilenler kalpten istediklerim mi? 
Üçüncü okuyuşum diğer okumalarımdan çok farklıydı. Tüm satırları ruhumda hissettim. Bir önceki satırı, bir önceki sayfayı tekrar tekrar okudum. Bazen yoldaki Santiago oldum, bazen çöldeki Fatima… Evren’in Dili’ni hatırlamaya çalıştım. Umutla doldum…


      “İster hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. Ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı el tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz, bu korku uçup gider.”


         Sevgiyle ve kitapla… 

 

        Simyacı | Paulo Coelho | Can Yayınları | Çeviri: Özdemir İnce

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page