top of page
20240129_231454_edited.jpg

Mert BAYRAM

05.03.2024

Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar*

Opera Anlık Görüntü_2024-03-05_160907_www.canva.com.png
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

     Kafam bir konuda karışıktı: 2018'den beri gönüllü veya mecburi olarak (bazen ikisi aynı anda olur) kitap okuyor ve o kitap hakkında bir şeyler yazıyordum. Yazıyordum dediysem, süregelen altı senedir yazdığımı kastetmiyorum; çok uzun süren ayrı kalmalarda da yazdım (ayrı kaldığım için yazamadım demek daha doğru sanırım). Zaman geldi kitap eleştirileri okudum, gazetelerin kitap eklerine bile merak saldım. Yetmedi, reklamcı oldum. Yine de, "Eleştiriyle incelemeyi birbirinden ayıran nedir?" diye sorgulamam şüpheden azade olmadı. Bunun yanında, birazdan hakkında ileri geri, yukarı aşağı konuşacağım kitabı okuduktan sonra, yazılarımın o kitabın da içinde bulunduğu bir üst tür olan ‘anlatı’ya, daha çok uyduğumu düşünüyorum.


     Bazen arkadaşlarım, aktif dinleyiciliğimden, yani kendileriyle epey yüzleşmekten, sıkıldıklarında "Ee, anlat!" diyorlar. İşte o anlatı, onlara okumadığım şiirler de dâhil, geniş bir yelpazeye sahip. Ben anlatıyorum, yani anlatıyormuşum: okuduğumu, okuduğumdan anladığımı ve sizin de anlamanızı istediğimi. Belki bana da geri anlatırsınız, “şu eksik veya yanlış”, “bu tam bana göre” veya “iyi ki bu varmış”, diye...
Kitabı okuduğumda, Ağustos 2020'ye, Kıbrıs’a, Gazimağusa'ya gitti aklım. Altı ay kapı gibi askerlik yapmışım (iki takdir belgesi alarak, kavga dövüşe karışmayarak), geldiğim gibi dönmek istiyorum ve limandaki kışlada gemi bekliyorum. Denizi ilk kez mi görüyorum? Hayır. Hele ki bir ada ülkesine gelmişseniz, gelirken muhakkak görüyorsunuz. Son kez görüşüm mü? Yine hayır. Bineceğim geminin Mersin Limanı'na yanaşması ve gümrükten geçişten sonra, özgür kalışım var sırada. İstediğin kadar ve istediğin yerinden bak denize, derler insana. Öyleyse nedir bu Gazimağusa'daki denizin hikmeti?


     İnsan geçmişe bakınca iyi anıları hüzünle de olsa güzel anıyor; kötü anılarıysa "Ne badireler atlattık!" diye düşünerek biraz hüzünle biraz da bunları aşabilecek talihe ve güce sahip olmanın hoşnutluğuyla hatırlıyor. Hüzün, geçmişten bahsedince mutlaka oluyor herhalde. Ben de iyi kötü yaşananları düşünüp benzer duygularla denizi seyrediyordum. Çarşaf gibi derler ya deniz için, belki hemen hepimizin bildiği ve kolay bir örnek olması sebebiyle, gerçekten öyle. Hafif dalgalar taşlara vuruyor, demirlemiş gemiler aheste aheste salınıyor. Ufka bakınca, ilkokul matematik dersinde çizdiğimiz doğrular gibi pek de doğru olmayan bir çizgi beliriyor. Çizginin üstü de altı da mavi. Betonarme bir hapishaneden bakmıyorsanız şayet, bir iki ağaç da kadraja girerek maviliğin üzerine yeşil esintiler serper. Neyse, sözü uzatmayalım ve kitaba dönelim. Nasılsa askerlikten terhis oldun Mert, askerlik anılarından da terhis olabilirsin, bazen...


      Şu Benim Mavi Babam, Günışığı Kitaplığı’nın yayınladığı, gençler için yazılan Köprü Kitaplar serisinin 27. kitabı. Kitabını, çocukluğundaki ailesine ithaf etmiş, Haydar Ergülen (eşi ve kızının henüz eşi ve kızı olmadığı zamanlardaki ailesine yani). Babası hariç herkesi kitabın girişinde ismen belirtmiş. Ergülen'in şairliğinden olsa gerek kitapta uzun uzun babasından bahsettiği için bir de girişte ithaf yaparak tekrara düşmeyeyim demiş olabilir. Bu biraz "Bazı şeyleri etiketlemek, onlara hakarettir" sözüyle de bağlantılı olabilir. Kitabın ismi bile Şu Benim Mavi Babam. Tabii ki babasına ithafen de yazılmış bir kitap, tekrar bahsini açmaya ne gerek!


     Ergülen, 1956'da doğmuş. Ve yaşıyor! Gittim, imzasını bile aldım, sohbet ettim onunla. Ergülen'in ülkenin bazen en renkli bazen de zor zamanlarına şahit olduğunu düşünmeliyiz. Tabii ki sadece şahit olmak yetmiyor: Güzide ülkemiz, bazen izleyicilerinin mizah anlayışına uymasa da onları da kendi eğlencesine sürüklüyor. Yani hem şahit olmuş hem de yaşamış bir Ergülen var karşımızda.


     Babası Kel Hasan Usta, insanları parmakla göstermenin ayıp bilindiği zamanlarda, yapılabilse parmakla gösterilecek insanlardan biriymiş: çok çalışkan, umut ve neşe dolu, gayet entelektüel, kalender, ... Ortaokul 2'den sonra sanayiye çıkmış yolu. İnsanlar "Hayat okulundan mezun" derler ancak Ergülen, "Babam gökyüzü okulunda okudu" diyor. İşçi göçüyle Almanya'ya şu (kitapta var) sebeplerle gidip bu (bu da kitapta var) sebeplerle geri dönen babasının elbette Ergülen'in yazarlığında da büyük payı vardır sanıyorum. Onu sosyolog yapmaya götürecek kitap, dergi ve gazetelerle iç içe büyüdüğü aile ortamından Almanya'dan onun için alınmış bir beyaz daktiloya kadar. O daktilo, Ergülen'in başına iyi kötü çok iş açmış. Hatta vakit olmuş, Eskişehir'de okuduğu liseden Ankara'daki bir liseye sürülmesine bile sebep olmuş. Her şeye rağmen babası, birçok babanın da kendi oğlu için istediği gibi, makina mühendisi olmasını istemiş oğlunun. Kendisinin kaportacı oluşu ve oğluyla birlikte çalışmak istemesi de bunu istemesine bir sebep olabilir. İstemiş istemesine de bazen her yiğidin gönlünde yatan aslan farklı olunca o gönlü kırmaya kıyamıyorlar, babacan bir tavırla... Kel Hasan Usta da birkaç kere konuyu çıtlatsa da Ergülen'in kararına saygı duymuş. 


     Kitap o kadar renkli ve çeşitli ki, kitabı okurken bu rengârenge şaşıracaksınız. Ergülen'in kendisi de "Bu anlatıda şiirlerin ve şarkıların yarışmasından, daha doğrusu kendilerini sık sık hatırlatmaları ve göstermelerinden ötürü mutluyum." diyor. Filmlerin ve kitapların entelektüelliğinden dolayı ünlü isimlerin de ara sıra sahneye çıkmalarından bahsetmeyerek... Sanıyorum, Cumhuriyetin son 65 yılına hem dışarıdan meraklı gözlerle görerek, dinleyerek ve anlayarak hem içeriden muhabbetle ve üretkenlikle yaklaşan bir entelektüelin neler yaşayabileceğini az çok tahmin ediyorsunuzdur. Şair Başbakanımız Bülent Ecevit'ten Âşık Mahzuni Şerif'e, Cem Karaca'dan Ferhan Şensoy'a, Nâzım Hikmet'ten Bedri Rahmi Eyüboğlu'na kadar onlarca sima, şarkı, şiir, kitap ve film, biraz da Eskişehirspor var kitapta. Daha fazlasını anlatamam, spoiler vermek caiz değil!


      Şu Benim Mavi Babam, hem Ergülen'i daha fazla tanıyacağınız hem de seveceğiniz bir anlatı olmuş. Dokunaklı bir baba oğul ilişkisi de var (kalbiniz varsa kalbinize dokunur). Ben, Ergülen'i tanıdığıma epey memnun oldum… 

Şu Benim Mavi Babam, Haydar Ergülen, Günışığı Kitaplığı, 2022; 2. Baskı: Kasım 2023; 160 Sayfa. (1. Baskı: Ekim 2022)

* *Haydar Ergülen'in en sevdiği şair olan Nâzım Hikmet'in bir dizesi.

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page