top of page

YOL SANCISI

Kolay bir yolculuk değildi. Doğduğum o şehre, etkilerini hep hissettiğim ve ismimle aynı cümlede geçmesine hiçbir zaman alışamadığım o yere daha önce defalarca yolculuklar yaptım. Her defasında geri dönüş biletinin varlığı, oradan kendimi kurtarabileceğimin bir güvencesi olarak elimde bulunurdu.

Üniversitede her boşluğumda gidiyorken son bir yılda Ankara’dan ayrılmamıştım. Şehrin dört tarafında yükselen dağlar arasındaki boğulma hissinden bir süredir uzak kalmak güzeldi. Bu his, hayatı anlamaya başladığım zamanlarda kendini belli etmiş, uzak yerlerdeki hayatların farklılıkları gördükçe daha ağır basar olmuştu. Çocukken okuldaki öğretmenlerin, henüz isimlerimizi dahi öğrenmeden gitmelerini sonradan anlayabilmiştim. Kitap satılmayan bir şehirde, öğretmene de onun kimseye faydası olmayacak bilgilerine de gerek olmazdı. Müzik zararlıydı, bazı yanlışlar sıradanlaşmıştı, kanun yerine asırlardır süregelen ve ne işe yaradığı belirsiz kurallar yeterdi. Yabancıların kirli oyunlarının parçası olan ilaçlar da lazım değildi, haliyle eczaneye ve tabi ki doktora da ihtiyaç yoktu.

Fakülteden mezun olamadığımı bizimkiler henüz bilmiyordu. Bir yıldır derslere gitmiyordum. Mimar olarak bir şirkete girdiğimi sanıyorlardı. Artık harçlığa ihtiyaç duymayacağımı düşündükleri için de mecburen bir emlakçının yanında işe başladım. Öncesinde köylümüz Mehmet Kâmil’den bana iş ayarlaması istenmiş, gönderdiğim sahte CV'ye beklemediğim kapılar açılmıştı. O kapılardan kaçabilmek kolay olmadı. Kendi bulduğum işi kabullenmelerini takiben Mehmet Kâmil birkaç defa ziyarete gelmeye kalkıştı. Birinde toplantı, ötekinde hastalık bahanesiyle geçiştirebildim. Hastalık derken, baş ağrılarıyla eve kapanmak zorunda kaldığım günler de o zamanlar başladı. Doktorlar birbirine gönderdiler, ilk ilaç fayda etmeyince ikinciyi de başladılar. Rahatsızlandığım günlerde hiçbir şey düşünemezdim, müşterileri yanlış kiralık dairelere götürdüğüm olurdu.

Yol kenarlarına göz gezdirdim. Kasabadan uzaklaşıldığını gösteren, doğru yoldasınız diyen
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

Arka arkaya gelen şikayetler neticesinde işime son verdiler. Hatalarım için yaptığım açıklamalar başta işe yararken zamanla inandırıcılığını kaybettiğini, akla yatmadığını kendim de fark ediyordum. Güveni korumaya çalışırken kendimden bile şüphe duyuyordum zaman zaman. Ticaret zaten bana göre değildi. Pazarlamayı hiçbir zaman beceremezdim. Hizmet sektöründe de dayanabileceğim süre çok kısıtlıydı. Müşteriler ikna edilmeyi, patron Bedri abi ise ay sonunu getirebilmeyi istiyordu. Bu işte bir yıl boyunca yine iyi devam edebildim. Elimde kalan paranın kısa sürede tükenmesiyle Ankara’daki varlığım için verdiğim mücadele de son buluverdi.

Hayatımın sıradaki evresi için planlar, anlaşmalar, gerekli görüşmeler babam tarafından yapılmıştı. İnşaat sektöründen bir yakınının yerinde çalışacak, topal Sinan'ın kızıyla sözlenecek, evlendiğimizde de evin üstüne yeni çıkacağımız kata yerleşecektim. Bana bildirildiğinde, altına imzamı dahi başkasının attığı bu yeniliklere yolculuk için eski ve koltukları parçalanmış bir otobüse bindim. Şoför tarafında en ön sıradaki koltuğa oturduğumda, camdaki çizikten daha önce de aynı otobüsle gittiğimi hatırladım. Kasabaya haftada iki defa sefer düzenleniyordu, arkalardaki tüm koltukların dolu olduğunu görünce istemeden de olsa önde etrafı izleyerek gidecektim. Neyse ki yolculuğun büyük kısmı gece karanlığında olacaktı.

Yanıma oturan kişi, yüzündeki kırışıklıklar ve kahverengi yaşlılık lekeleriyle yetmişlerinde olduğunu düşündürdü. İneceğim yeri öğrendikten sonra derin iç çekmelerle aynı kasabaya gittiğini, yeğeninin düğünü olacağını, on beş yıldır bu yolu gitmediğini anlattı. Konuşmadaki duraklamaların içinde saklı türlü yaşanmışlıklar, düşünceler olduğu belliydi. Yolda ilerledikçe bu boşluklar belki gençlik yıllarından başlayıp bugüne gelecek şekilde dolacaktı. Ama otobüs hareket ettikten kısa süre sonra gözleri kapandı. Yolculuğun ağırlığını en az düzeye indirmek için ben de uykuya dalmak istesem de baş ağrım buna engel oldu. İlaçları bu akşam almadığımı hatırladım. Koltuğun üzerindeki çantadaydı, ona ulaşabilmek için yanımdaki amcayı uyandırmak yerine ağrının kendiliğinden geçmesini bekledim.

Gündüzleri ilaç almadan ağrının sonlanması beş altı saati bulurken akşam daha kısa sürerdi. Aslında mola yerine varmadan gerilemesi mümkündü ama giderek şiddetlendi. İlaçlara karşı olan bir doktor sessiz odada uyumaya çalışmamı önermişti ama gecenin karanlığında dolaşmak daha iyi geliyordu. Ağrı sol tarafta olduğunda bulanık görmeye başlıyordum; kimi zaman sokakları karıştırmamın nedeni buydu. O anki gibi sağdan başladığında ise kulağımda çınlama ve seslerde tuhaflaşmayla karşı karşıya kalırdım. Radyo kanallarının birbirine karıştığındaki sesler yine başlayınca kulaklığı çıkardım. Her on dakikada bir kalan kilometreyi gösteren tabelaları gördükçe ağrı şiddetlendi. Farklı bir yere gitmekte olduğumu düşünmek iyi gelebilirdi aslında. Yan koltukta bu kasabayı hiç bilmeyen, görmeyen biriyle. 

Ağrı, öteki taraflara da yayılıp ellerimi başımın iki yanına yerleştirdikten kısa süre sonra koltukta sıçramama neden olan bir sarsıntı yaşandı. Etrafa baktığımda karanlıkta farın ışığıyla parıldayan ve otobüsün çarpmasıyla kenara savrulan o şeyi gördüm. Ne olduğunu anlayamadan karanlığa karışıp görüş alanımın dışına çıktı. Ama şoför, yola devam etti, otobüs durmadı. Arkada yüksek sesle esneyen yolcu ve önde telefonuyla meşgul olan muavin dışında bir hareketlilik yoktu. Çarpışma oldu ve yola devam ettik. Bir insan veya hayvan.

Kısık bir sesle öne doğru uzanarak sordum. "Affedersiniz, ne oldu az önce?"

Bir şeyleri kaçırmış veya atlamış gibi telaşlı şekilde, anlamamış bakışlarla bana yönelen muavin ne dediğimi sorunca tekrarladım.

"Az önce çarptığımız şey, geride kaldı, o neydi?"

Öncekine benzer bir şaşkın bakışla ve ne diyeceğini bilemeyen bir yüz ifadesiyle bakmayı sürdürdü. Aynadan kısa bir süre göz göze geldiğim şoför araya girdi. "Yok ne çarpması, tekerlek çukura geldi, fren yaptık. Yıllardır düzeltemediler şu yolları." dedi.

Koyu bir karanlığın hâkim olduğu ve dalları yola uzanan yüksek ağaçlarla kaplı bir yerdi. Ne diyeceğimi bilemeyip arkaya yaslandım. Muavinin su getirme teklifine cevap vermedim. Dışarıda hayat belirtisi arar gibi etrafa baktım. Sonra ön camdaki çizik yine dikkatimi çekti. Önceden bu yana orada olduğu konusunda şüphelenmek yersiz olacaktı. Yanımdaki yolcu gibi horultu içinde derin bir uykuda olmayı istedim.

Yarım saat geçmedi. Arkalardan bir çocuğun ağlayan sesi duyuldu. Ayağa kalkmış, annesini çekiştiriyordu. Otobüs bir benzinliğe yanaştı, on dakika ihtiyaç molası verildi. Benim ihtiyacım ise üstteki çantada yer alan ilaçlardı. Koltuktan çıkabilmek için yanımdaki amcayı uyandırdığımda gözlerini nerede olduğunu sorgular şekilde açıverdi. Hareket anından bu yana geçirdiğimiz altı saati sanki hiç yaşamamış gibiydi. Çantayı elime aldığımda ilaçları çıkarmakla uğraşmadan, diğer birkaç yolcu gibi kendimi dışarı attım.

Yolun geride bıraktığımız yönüne tereddüt eder gibi kısa aralıklarla baktım. O yönden gelen ılık bir rüzgâr yüzüme vuruyordu. Arkamızdan gelen araç yoktu. Otobüsün etrafında dolaşır gibi yavaş adımlar attıktan sonra karanlığa doğru ilerledim. Ne kadar yürümek gerekecekti? Otobüs gözden kaybolduğunda adımlarım hızlandı. Çantam sırtımda değildi. Yürümek ağrılarıma iyi geliyordu. Yol kenarlarına göz gezdirdim. Kasabadan uzaklaşıldığını gösteren, doğru yoldasınız diyen tabelalar neredeydi? Etrafa kulak verip yardım isteyen bir ses duymaya çalıştım. ‘Kimse var mı?’ diye bağırdım. Rüzgârın dallardaki hışırtısı dışında duyulan bir şey yoktu. Bağırmaya devam ettim. "Karanlığın içinde ben de varım."

Yayına Hazırlayan: Süheyla Çağlar

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

© 2023 by HEAD OF THE CLASS.

PR / T 123.456.7890 / F 123.456.7899 / info@mysite.com

Hazırladığınız kitap incelemelerinizi, öykü-deneme türündeki yazılarınızı, edebiyat ve sanat odaklı dosya konularınızı romanoku.org@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

 

Tanıtım amaçlı kitap gönderimi ve reklamlarınız için de aynı kanallardan ulaşabilirsiniz.

  • Instagram
  • X
  • Facebook
  • Youtube
bottom of page