"okudukça güzelleşeceğiz"
AKIL ÇAĞI
Kitap İncelemesi: Hazal İnan
"Sonsuza kadar özgür olmaya mahkumdu."
Varoluşçu yazar ve filozoftan edebi değeri de aynı oranda yüksek bir eser. Derin ve felsefik konuşmaların bitip tükenmeyen azizliği.. Bireyci felsefeyi nasıl aktarırız derken insana aktarımını yazılarında sunan filozof. Özgürlük yolları serisinin ilk kitabı Akıl Çağı başkahramanımız Mathieu’nun dört gününü anlatıyor. Dört günde neler inşa edilir, neler yok edilir.. 1930 – 1940 Fransa ‘sında kendilerini aşka ve idealizme adayan genç karakterler. Acı, yoksulluk, varoluş savaşı, siyasi birikimin bütünü.
Ben , sen, o, biz, siz, onlar…
İnsan tanımaya önce kendinden başlar. Bildiğimizi sanırız. Ne zaman hangi davranışta bulunacağımızdan eminizdir. Ama ilk olayda bildiğimizin zıttı davranışlar gösterince anlarız aslında hiçbir şey bilmediğimizi. Başkahramanımız Akıl Çağı’na gelmenin sıkıntısını içine düştüğü durum vasıtasıyla yaşar. Özgürlüğü savunurken hiç kimseye, hiçbir şeye gerçekten bağlanmamayı düşünürken aslında seçimsiz hayatın ne kadar sıradan olduğunun,seçimsizliğin bir tür kaybediş olduğunun farkına varır. Romanda genç öğrencileri onun özgürlükçü tutumuna hayranlık beslerken, kendinden yaşça büyükler bu tutumu cezalandırmak ister. Hatta onun sorumluluklardan kaçamayışını zevkle izlerler. Mathieu evlilik ve çocuk sahibi olmaktan kaçarken vicdanı ile çatışmaktadır. Aynı şeyi belli bir yaşa gelmişseniz çevrenizde de gözlemleyebilirsiniz. Etrafınızdakiler hem size gıpta ederler hem de sizi ince ince sıkıştırmaya kendi kaosları içine çekmeye çalışırlar. Oluşan toplum baskısı ile seçimsizliğin getirdiği içsel baskı, alacağınız sorumluluklardan kaçarken ki adımlarınıza gölge düşürür.
"Eğer varlığımı kendi egemenliğim altına alamazsam yaşamak çok anlamsız olurdu."
Kadın karakterimiz Marcelle, toplumda arka plana itilmiş kadın kişiliği ile düşüncelerini ifade ederken ki tutumu size her an içinde olduğumuz toplumu hatırlatacak onu tanıyorum diyeceksiniz. Kadına yüklenen tüm acıları Marcelle ile anacaksınız. Doğumun kadın için bir yaşam ifade ederken, toplumsal ahlakın bundan ne kadar bihaber oluşunu Marcelle in büyüyen karnı ile öğreneceğiz.
Özgürlüğün toplumsal çıkarlar söz konusu olduğunda ne kadar büyük kaoslara sebep olduğu ve iki kişilik bir hayatta, hayatlardan biri çıkmaza girdiğinde ( Mathieu) ne kadar acı verdiğini göreceksiniz.
"Denenmiş, tartılmış ahlak kalıpları,şimdiden usul usul ona yol gösteriyordu. Doğru yolu bulmuş bir Epikurosçuluk vardı. Gülümseyen hoşgörü vardı, alınyazısı,sorumluluk vardı, stoacılık vardı.."
Okurken içiniz açılacak Sartre’ye dokunup Simon‘u bulacaksınız.
"Ben yalnızca kendim olmak, kendime dayanmak istiyorum"
